yetişkin mi 4 kişi çocuklar da var mı? ne kadar süre kalınacak? nerede kalınacak?

www.decathlon.com.tr

www.decathlon.com.tr

bende bu var çok memnunum, benim için dünyanın 9. harikası :p

www.decathlon.com.tr

hocam eğer kış aylarında kullanmayacaksan, ortada satılan büyük çadırlardan al. ben akdenizde kampa gittiğimde bir aile gelmişti 2 tane çadırları vardı. birisi decathlon büyük diğeri de yol üstünde büfeden 100 tl ye aldıkları çadır kesinlikle büfeden aldıkları dandik olan çadır daha geniş daha rahattı. ama dağda bayırda kullanacaksan tabi ki kaliteli olanı al derim.

yıllarca dayansın istiyorsan decathlon alma. özellikle polleri çok dandik, kısa sürede eğiliyorlar. ama kamp bizim için heves işi, üç beş kez gideriz, basit bir şey de yeter diyorsan decathlon al. çünkü fiyatları daha uygun ve her türlü birkaç sene götürür.

decathlon alacaksan zaten gidip görüp seçersin. ben şahsen decathlon'un fresh&black modellerini beğeniyorum, güneş ışığını 30% engelliyor çadırın kumaşı ve böylece aşırı sıcak olmuyor içerisi. ama kimisi de o modellerin içi çok karanlık falan diyor, tercih meselesi.

pop-up denilen 2 saniyede kurulan çadırları tavsiye etmem, çok alçaklar.

decathlon harici önerebileceğim markalar:

loap: bizim çadırın markası. bizimkinin tam adı "loap melbu 3". buradaki 3 kişi sayısını ifade ediyor. genellikle 2 yetişkin kişiyseniz 3 kişilik çadır alınır, 3 yetişkin kişiyseniz 4 kişilik çadır alınır.

bizim loap melbu artık üretilmiyor sanırım ama başka modelleri var. 4 kişilik bulabilir misin bilmiyorum. son zamanlarda önerdiğim kişiler pek bulamadılar türkiye'de. ama bulursan tavsiye ederim, çok kaliteli çadırlar ve kamp malzemeleri üretir loap ve fiyaları aşağıda diğer yazacaklarımdan biraz daha uygun oluyor genelde.

biz bizim çadırı +5 senedir sık aralıklarla kullanıyoruz, henüz hiçbir eğilme-aşınma olmadı. genellikle bahar ve yaz kamplarında kullandığımızı da belirteyim. ama çok rüzgarlı ve yağmurlu havalarda da birkaç kez kullandık, sorun yaşamadık. muhtemelen bir ömür sorunsuz kullanırız bunu.

hannah hover - kendim kullanmadım ama gördüğüm/duyduğum kadarıyla çok güzel çadır.

husky'nin bird, bizam, bizon gibi modelleri - saydıklarım aralarında muhtemelen en pahalısı husky modelleri. ama herkes husky'nin kalitesinin tartışılmaz olduğunu söyler. gene de ben örneğin loap ile husky'nin benzer modelleri arasında çok fiyat farkı varsa, bulabiliyorsan loap alınmasından yanayım çünkü loap'ı kullandığım kadarıyla hiçbir kalite sorunu yaşamadım.

arpenaz 4.1 fresh and black

millet ne hayaller kuruyor ya :) hem istanbul çevresi, hem de hiç insan görmemek.

insan faktörünü geçersek, hacıllı şelalesi'ni öneririm. dersi var şırıl. orman var. gökyüzü var. araba sesi olmaz. araba kamp alanına yakın olur. insan da olur ama.

darlik baraji etrafinda biraz kesif yaparsaniz bulabilirsiniz. guvenlik konusunda garanti yok.

aslında demek istediğim böyle kamp alanı olmasında başımıza bir iş gelmeden bir yere çadırı kuralım takılalım mis gibi.

@reanarchy evet bahsettiğimiz yerler öyle yerler

İstanbul çevresi denmiş ama bence feribota atlayıp Bursa'ya geçilirse, aranılan şeylerin tümü Uludağ eteklerinde bulunabilir.
Alternatifler için Çanakkale, Çerkezköy, Kocaeli düşünülebilir.

Uludağ +1

Doğduğu gün ve saatte yıldızların konumunu poster gibi basan bir yer vardı instagram'da. Ben ismini hatırlayamadım ama hatırlayan biri çıkar belki buradan.

bir fidan dikin ya da fidan olabilecek bir tohum. doğduğu günden başlayıp çocuğunuzla birlikte büyüyen bir canlı.

Fidan dikeceğim zaten, sürekli yaptığım bir etkinlik.35 yaşında zeytin fidanı diktim, hem de öyle çocuklara kalır falan diye değil... :))

ağaç demeye gelmiştim. erkek arkadaşım doğduğu gün o zamanki evlerinin bahçesine fidan dikmişler. geçenlerde o evlerine gittik. ağaç baya bildiğiniz koskocaman ağaç olmuş. çocukken de hep altında oynarlarmış. şeker portakalı gibi :) çok hoşuma gitti benim.

edit. üstteki yazdığınızı görmeden yazmışım..

doğduğu aya ya da güne ait oyun ve bilim dergilerini alın. gelecekte neler olacak diye ballandıra ballandıra anlatılan şeylere 18-20 yıl sonra baksın :) ya da bizim şimdi süper diye yazdığımız oyun grafiklerine baksın :)

@inawen (git: eu.thenightsky.com

ayrıca yıldönümü veya evlilik gibi şeylerde de mükemmel bi hediyelik bence...

www.yasemin.com

sevgiylebebek.com

Babam doğduğumuz gün benim ve kardeşimin ayaklarının alçı kalıplarını almış, hala bu ufak ayak heykelleri evde duruyor.

Eğer bu tarz şeyler için imkanınız yoksa el ve ayaklarının kağıda izlerini de alabilirsiniz.

Bi şarap vs bişi al doğduğu gün, 18 yıl sakla, 18 yaşında açın birlikte için.
Bir de onun adına ağaç diktir düzenli olarak

Bir arkadaşım bana doğum günümde çıkan dergiyi sahaflardan bulup hediye etmişti çok ama çok hoşuma gitmişti. Siz de o gün çıkan dergilerden birini alın mutlaka gazeteye ek olarak.

Bir de ben çok uzun zaman gelmesini beklediğimiz yeğenim doğunca o gün yarattığı harika duyguları kağıda döküp saklamak ve sonra ona vermek niyetiyle bir mektup yazdım. Siz de ona bir mektup yazabilirsiniz.

Tam olarak cevap sayılmaz ama, küçükken kullandığım bilgisayardaki bazı verileri yedeklemelerini isterdim.
Oynayıp da adını hatırlamaya çalıştığım oyunlar bilmemneler birsürü şey.

Cem yilmaz komik zeki filan ama muthis ukala ve uyuzlugu pis bi adama benziyor onu eledim o yuzden.
Tarkani gec, biseksuellere ilgi duyamıyorum.
Davidcim cok hostir ama biraz salak midir aceba oyle temel fikralari gibi fikralari var.
Bence yine her turlu brad yani. Adam karizma, akilli, yagusuklu, super filmleri var( guzel film seciyo) hikayesi de boldur. Olur bu is aasdffgg

Evet digerleri aramasin pls.

beckham. hem tipi hem karakteri güzel <3

Beckham’la sevgili olurdum ama onu Brad pitt’le aldatırdım.
Şuanki yaşlarında olmayacaklarını, en taş yaşlarında olduklarını farz ediyorum.

bred pit. mesleği de, tipi de açık ara hepsinden iyi.

sevgili olursak ne yapar eder mr. and mrs. smith'de angelina jolie yerine ben oynardım. sevilimle filmde oynamak çok güzel olurdu. yani bilmiyorum hollywood'da oluyor mu öyle sevgili torpili ama hayal kuruyoruz :) üstelik mrs. smith olsam ne biçim havam olurdu.

Tarkan ile Cem Yılmaz arasında kalıp burçlarına baktım. Tarkan terazi, Cem Yılmaz boğaymış. Şimdi bunların bizi eşit şekilde sevdiklerine mi inanıyoruz ona göre şey yapıcam? Cem Yılmaz daha çok ilgimi çekse de Tarkan'la daha iyi anlaşırdık kesin. Terazi candır. Ne bilim. İkisi de eğlenceli duruyor ya. Hehe.

Ben Cem Yılmaz diyeceğim ciddi ciddi. Bence çok farklı bir bakış açısı var ve zeki biri. Hayranlık duyuyorum hiç de ukala gelmiyor. Yaratıcı ve eğlenceli. Yeteneklerini bilsem dahi diğerleri tipiyle bir yere gelmiş gibi imaj veriyor bana soğutuyor mesela. Evet.

Cem yılmaz

Ben Tarkan diyorum. Hayat görüşü hoşuma gidiyor, ayrıca sadık, aklı başında bir eşe de benziyor. Aslında Brad görüntü olarak daha iyi ama eşlerini aldatıp durduğu için onu tercih etmedim. Güven vermiyor.

brad pitt > beckham

Brad Pitt. Adamın her hali güzel.

tabii ki de brad pitt. aşırı yakışıklı. sarışın-kumral arası. daha ne isterim. david beckham da iyi ama bir brad değil.

tarkan yine neyse de cem yılmaz ne alaka?

Erkegim de dayanamadim, su listede cem yılmazın isi ne abi digerlerine ayip.

Ofcourse Brad <3

Brad tabii ki.

ne icin kullanicaz gunluk pedi anlamadim

daha az çamaşır değiştirilmesi için

günlük pedi bir kadın olarak ben bile kullanmıyorum. her gün çamaşır değiştirmek daha kolay, ucuz ve sağlıklı bence.

Ben de anlamadım. Ne yapacağız günlük pedi? Günlük ped olunca nasıl daha az çamaşır değiştireceğiz?

bizde öyle akan kokan bir şey yok...

Fikri bile iğrenç. Duş almadan olur mu ?

tutmaz o iş. zaten normalde şort filan giyince kabarık kabarık duruyor. bi de ped taksam direkt dikkat çeker. sırf o yüzden bile takmam.

şu erkeklerin don değiştirmemek için kırk takla atmasını anlayamıyorum. gün içinde zaten değiştirmek imkanın yok. akşam çıkar at sepete. 2 tane donunuz mu var ya, sponsor olalım size duyuru ailesi olarak.

Bu urunun camasir degistirmeyle ilgisi olacagini sanmiyorum.

Donuni degistirmeye erinen adam ped mi takar her gun. Anlamsiz.

olaya niye aynı donu 2-3 gün giymek isteyen pislikler olarak bakıyorsunuz ki?

her gün duş alır, don değiştiririm. hatta bazen günde 2 don değiştirdiğim bile olur. işten eve gelip akşam tekrar çıkacaksam tekrar duş alır, tekrar temiz çamaşır giyerim mesela.

ama ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla hacı. bunu bilmeyen erkek yoktur. ben o son damladan nefret ediyorum. bir damla bile olsa daha 2-3 saat önce tertemiz giydiğim donuma çiş bulaşsın istemiyorum. her çişten sonra dona damlamasın diye ucunu tuvalet kağıtlarına silip, bir de aleti kağıtla sarıp öyle yerine yerleştiriyorum. bunu aynı donu ertesi gün de giymek için değil, en azından akşama kadar "donum çiş oldu" diye düşünmemek için yapıyorum.

bence gayet kullanılabilir bir ürün. prostat sorunu olup arada biraz kaçıranlar için de gayet mantıklı.

Bu ürün belli bir yaştan sonra idrarını tam tutamayan, damla damla kaçaklar olan bireyler için bence. Sorunsuz olanlar neden kullansın ki böyle birşey. Yada idrar bittikten sonra 2-3 damla damlayan bireylerde filan işe yarar anca.

sünnet kaynaklı, sert çamaşıra sürtünme sonucu oluşacak hissizleşmeye karşı denilip pazarlanılabilir belki :) erkeklerin en değer verdiği olay bu sonuçta :)

kömür limanı var gelibolu'da benim bildiğim.

dediğin yerde değil gerçi, gelibolu'nun biraz yukarısında kalıyor. ama oralarda kamping yeri arıyorsan tavsiye ederim. fena bir işletme değil. yemekleri güzel. tuvaletler idare eder. ağaçlık bir vadide kurulmuş. ulaşım biraz sıkıntı, arabasız gidilmiyor galiba ve virajlı yollar falan, biraz uzun sürüyor ama kesinlikle değiyor. denizi muhteşem. balıklarla birlikte yüzüyorsun.

edit. kabatepe'de deniz kıyısında bir orman kampı vardı ve harikulade bir yerdi ama son birkaç senedir ne hikmetse kamp yapmak yasak, sadece günübirlik girişe izin veriliyor. bu sene değişmişse bilmiyorum.

sag ol ika ama ikisi de degil. komur limani dalis yapilan yerdi galiba. guzel orasi ama dalis icin kullanilan bir makine var onun sesi beynimi utulemisti butun gun. :( orman kampi da degil, birazcik daha yukaridaydi.

dalış için kullanılan makina değil o yahu jeneratör :) evet çok rahatsız edici bir sesi vardı haklısın. sahile kurmuşlar çünkü, insan onu ormanın içlerine koyar.

geçen yaz gelibolu'da çok kamp yeri aradık. gelibolu orman kampının aşağısındaki kum otel ve zeytin bungalows'u söylediler kamp için, ikisine de gittik ama oralarda artık çadır kurulmuyormuş. o bölge tarihi alan olduğu için çadır kurmayı yasaklamışlar. alakayı tam kuramasam da :p orman kampında kamp yapmayı da bu yüzden yasaklamışlar hatta.

sonra kuzeye doğru devam ettik ve suvla koyu'na kadar gittik bir kamp yeri arayışıyla. görebildiğimiz kadarıyla sadece suvla koyu'nda kamp yapabilecek alan vardı. ama tesis değildi tabi.

zeytin'i internette gordum, guzel gelmisti ama cadir atilmamasi kotuymus. kamp yasaksa gece jandarma falan geziyordur herhalde. suvla'ya bakayim tesekkurler. tesis olmamasi daha bile guzel.

elini sıkacak biri olsun yanında

Kanal tedavisi yüzünden kimse ölmemiştir. Sen de ölmezsin çok istisnai bir durum olmazsa. Yüksek ihtimal de ölmezsin.

dolgudan hiç bir farkı yok. uyuşturduktan sonra bişey hissetmiyorsun.

ooo artık kaçacak yer yoksa diş baya enfekte olmuş demektir. işin çok zor ama sonu aydınlık. eğer doktor dişin içine iğne vurmak zorunda kalırsa çok acıyor net bilgi. geçmiş olsun.

Bu dünyada tanıyıp tanıyabileceğin acı eşiği en düşük kız arkadaşım bile acı hissetmediği söylemişti. Korkma acımayacak ;)

haha ne ölmesi ya, hiçbir şey hissedilmiyor ki. sadece o dişi delen makinanın sesi vız vız biraz sinir bozucu.

sen asıl kanal tedavisi olmazsan çekeceğin ağrıyı sor buraya da anlatalım. o diş lanet gibi gece başlar genelde ağrımaya. o saatte dişçi de bulamazsın. şahsen sabaha kadar kafamı duvara vurdum; belki kafam kırılır da bu acıyı hissetmem diye. uyumak falan zaten na-mümkün.

uyuştuktan sonra bir şey olmaz. korkma o kadar.

Kanal tedavisi olmadan önce gece ağlayarak uykudan kalktığımı hatırlıyorum, inanılmaz ağrıyordu dişim. İğneden sonra uyuşuyor zaten hiçbir şey hissetmiyor insan. Korkulacak bir durum yok, geçmiş olsun dileklerimle

Can acimasi falan yok yahu. Tam tersine rahatlatici bir etkisi var. Tek sikinti agzini ayirip bir sure acik bekletmen. Baska da bir sikintisi yok. En son korkulacak operasyondur kanal tedavisi dedigin.

Edit: Disci senin disler ugrasirkenki sure boyunca agzi acik tutmaktan bahsediyorum.

2 kesin bilgi vereyim size, yayalım :)

1) devlette kesinlikle diş tedavisi yaptırmayın
2) ben 2 defa kanal tedavisi oldum, acı hissetmedim. ağrıdı ama dayandım demiyorum, bildiğin ağrımadı. tıbbın elinde öyle narkotik ilaçlar varki doktor kör testere ile bacağınızı kesse dönüp bakmazsınız.

stavro'nun dediği ağzını dudaklarını hissedemeyip, 3-4 saat ağzı açık gezme durumu artık yok. 5-6 senedir yeni nesil narkotikler sayesinde bu bile yaşanmıyor. hatta ben doktora sordum ne değişti diye, yeni uyuşturucular artık böyle demişti.

vpn'e yada baska bir aga baglanip oyle dene. o sekilde caliyorsa firewall problemi var demektir.

@mayeskuel bir ağa bağlanıp çalmak istemiyorum ama. zaten hücresel veri açıkken normal çalıyor her şeyi. ya da wifi'ye bağlıyken de çalıyor. ama hücresel kapalıyken -ör.metroda ya da çekmeyen yerlerde falan- dinlemek istiyorum. çevrimdışı olarak.

gene de firewall sorunu olabilir mi? iphone'da bu işi pek bilmiyorum.

Premium olunsa bile belli aralıklarla bir defa online olmak gerekiyor sanırım. 60 gün gibi bir şeydi. 60 gündür online hiç olmamış olunabilir mi? Ofline modu, ayarlardan açıyor musunuz?

Ek olarak cihazda yer kalmamış olabilir mi? Bazıları aslında gerçekten inmemiştir.

Yine ek olarak Apple, Spotify'a tam düşman olduğundan, bilerek yavaşlatma yapıyor. Sorun çıkartıyor. Daha önce böyle haberler çıktı. Öyle bir şeye takılmış olabilir misiniz?

@windows yok sık sık online oluyorum.
ayarlar - depolama bölümünden baktım, 15 gb boş alanın var diyor.

"offline modu ayarlardan açmak" dediğin; ayarlar - çalma - çevrimdışı'yı mı açmam lazım? şimdiye kadar hiç o ayara dokunmamıştım ve sorunsuz çalıyordu. şimdi baktım, evet o kapalı. ama sonuçta o kapalıyken bile bazı şarkıları çevrimdışı çalıp bazılarını çalmıyor. hiçbirini çalmaması gerekmez miydi?

bu arada şimdi açtım o çevrimdışı ayarını. spotify'ı da kapatıp açtım. sorun devam ediyor.

Sen miydin, ben hiç isme bakmadan cevap yazmışım. Neyse.

Evet o çevrimdışı modundan bahsetmiştim. Evet çalar normalde de, bazen işte bir şekilde ön bellekte duran bir bilgi ona engel olabilir diye düşündüm.

Bir kez telefonu kapatıp açmayı denesene. Ön bellek tamamen boşalsın. Boş alanın da varmış. Ben Android kullanıyorum. Ayarlar kısmında, önbelleği sil diye bir şey var. Hiçbiri olmazsa bir de onu dene. Bakalım bir değişiklik olacak mı? O şarkıları silip tekrar yüklemeyi dene sonra. Gerçi apple'da böyle bir kısım var mı bilmiyorum.

"önbelleği sil" var evet. ara sıra siliyordum, gene sildim. kapatıp açtım telefonu. aynı gene.

spotify'ı silip yeniden indirmeyi planlıyorum, listeleri de silip günceller böylece. kafası karıştı herhal.

teşekkürler!

edit. güncelleme: dün akşam spotify'ı silip tekrar yükledim. tüm indirdiğim listeler de silinmişti. onları da tekrar baştan indirdim. sorun çözüldü.

Asla affetmem.

hiçbir zaman affetmemeli.

çok değişkenli ve bilinmezli soru.
aldatmak aldatmak değildir, yani adamın 2 yıl biriyle aşk yaşamasıyla bir gece biriyle seks yapması aynı şey değil.
hangisinin daha kötü olduğu da duruma ve şartlara göre değişir.

o sırada cinsel hayatınız nasıldı?
çift olarak kısa süre önce bir travma yaşanmış mıydı?
arada süregelen ve çözülemeyen bir sorun var mıydı?
vb.

kendine olan saygıyı kaybetmek de bu etkenlere ve duruma göre değişir.

Ben erkek arkadaşıma laf arasında olabileceğini söyledim. Ben bu konuda çoğu kadından farklı düşünüyorum galiba.

Hayatımda hiç bir zaman erkek arkadaşım benden çok hesap ödememiştir bir ilişkimde. Ya da kendimi hiç bir konuda üzerlerine atmam. Ayaklarımın üzerinde basıyorum evet ama bu tarz kadinların düşündüğü gibi aldatırsa biter gibi kesin bir kuralım da yok. Bilemiyorum aslında. Herşey olabilir.

Büyük konuşmamak lazım bu konuda. Düşünsene hamilesin çocuğunuz olacak gün sayıyorsunuz ama adam seni aldatıyor yani o anın duygusallığı ile biraz farklı olabilir. Bu küçük bir örnek. Zamanlama, kiminle, ne kadar süre çok önemli.

Tek gecelik olsa kafaya takmam diye düşünüyorum. Diyelim ki birkaç gecelik birşey yakaladım zaman veririm. Insanız. Yıllar süren bir şekilde her sabah aynı aşkla sevgiyle uyanmak çok zor. Insanların dönemleri olabiliyor. Yeri geliyor bir donem bir arkadaşınla çok iyi oluyorsun sonra bir hareketi hoşuna gitmiyor soğuyorsun sonra bir zaman daha sonra taktığım şeye bak onun dostluğunu çok özledim diyebiliyorsun.

Ki bence erkekler ve kadınlar bu ilişki aldatma konusunda daha farklı düşünüyor, hissediyor. En azından benim tanıdığım erkekler benden farklı. Ben artık aldatmam mesela. Geçmişte yapma gafletinde bulunmuştum üniversite dönemi basit bir ilişkide aldatmıştım ama hala unutamam. bence o karşındakine değil Kendine saygısızlık. O yüzden yapmam. Ozmn beri de hiç kimseyi hiç bir sekilde o yapsa bile aldatmadım. Hele seversem ve seksimiz de iyi olursa hiç yapmam. Başkasına bakmak bile aklıma gelmez. Evet ben öyle biriyim.

Ama erkekler biraz daha yeni birsey arayabiliyor. Sıkılabiliyor. Sürekli aldatırsan biter imajı çizmek sık boğaz etmek çok gereksiz geliyor bir de bana. Bazı kadınlar yapıyor bunu. Ben erkek olsam cok irrite olurdum bu durumdan mesela. Kadın olarak bana yapılsa ayrılık sebebi. Biraz güvenmek lazım kararlarına, sevgisine, kalbine. Yoksa olmaz. Eğer iyi gelecekse adama, geride bırakmaya istekli ise çok da kafaya takmamak lazım.

İzlediğim bir filmde bir replik vardı, çok kötü bir donem geçiriyorlardı, ikisi de birbirlerine çok aşık, ama yine de adam bir gece aldatıyordu. karısı daha sonra öğreniyordu ve adam şöyle diyordu; "seni hatırlamam gerekiyordu, bizi hatırlamam gerekiyordu" Kadın napıyordu terk ediyordu. Ikisi de mutsuz.

Ama mesela dedim ya, kimle nasıl zamanlama çok önemli. Diyelim ki beni sadece tek gece aynı hastanede çalıştığım bir hemşire ile aldattı. Küçük düşürücü bir durum. Hadi bırak bırakabilirsen kolayca geride. Bu olacağına bir bardan bulup 3-4 kere seviştiği kadını daha çok tercih ederdim heralde.

Sonuç olarak, bu konuda çok net birsey diyebilmek gerçekten zor. Ama kendi adıma biraz rahat düşündüğümü söyleyebilirim.

@mobydick aşmışsın, yorumsuz.

ben erkek olarak affetmem. başka sözüm yok.

karşılığında ben de aldatacaksam evet, affederim.

evlilik gibi sıkıcı ve yükümlülüğü çok fazla bir müessesede aldatmamak çok zor bişey. ben eşşşek gibi uslu durduysam karşı taraf da duracak. madem duramadı ben niye kendimi sıkayım. onun da haberi olacak şekilde, gözümün kaydığı biri varsa bi gece takılırım. sonra oturur konuşuruz, ne hissetti, bunu istiyor mu istemiyor mu.

öbür türlü kendimi enayi gibi hissederim. evlilik öyle bir kurum ki duygusaldan çok mantıklı kararlar vermek gerek. yani ciddi pişmanlık, çocuk, görece mutlu hayat gibi hafifletici sebepler olsa da enayi gibi hissederim muhtemelen. o yüzden affederim diyemiyorum.

Kadın olsam tek gecelik olanı affederdim. Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum evet

Herkes destan yazmış ama ben özet geçeyim;

umursamam, her şeye kaldığı yerden devam ederim. Evlenmişsem zaten bazı şeyleri baştan kabul etmişim demektir.

Asla ve asla affetmem, aklimdan bile gecirmem.
Erkek tarafiyim.

kendim asla yapmayacağım birşey aldatmak, yapan biri arkadaş olsa bile ilişkimi gözden geçiririm. eşim yapsa direkt terkederim çoluk çocuk varsa bile umursamam.

Aldatan sevgisini degil de hormonlarinin çıktısiyla aldatmissa affederim.

affetmem ama yaygara da çıkarmam. geçmişte şüphelendiğim bir iki ilişkim oldu. önce saygımın ve sevgimin azalmaya başladığını hissettim. hevesimi alana kadar cinsel ilişki odaklı görüşmeyi sürdürdüm. daha sonra da iletişimi kestim. eminim önceleri salak olduğumu düşünüp sonra olanlara anlam verememişlerdir.

eğer ortada korunması gereken küçük bir çocuk vs yoksa direkt silmek lazım. ynai bence doğrusu bu. ama insanız işte ya her an doğrusunu yapmak mümkün değil. aldatılıp da affedenlerin kendilerine saygısı olmadığını değil de hayatlarının güçsüz bir döneminde olduklarını düşünüyorum. birazcık güç toplamaları lazım sadece. yoksa kim, deliler gibi sevse de, biricik ömrünün her gecesinde yalancı olduğunu bildiği birisi ile birlikte uyumak ister ki?

Cok fazla degisken var, direk affetmem asla asla dememek lazim, kendimizi boyle agir bir yukun 'asla x/y yapmam' gibi bir seyin altina sokmamak lazim. Ayrica evlilik bambaska bir sey, icinde olmadan yine 'asla' dememek lazim.
Aldatani affetmek kisinin kendine saygisini kaybetmesi degildir, boyle dusunmuyorum.
Aldatmak da aldattiginiz kisi ile ilgili bir sey degil, sizinle ilgili bir sey, bunu da unutmamak lazim.

@mobydick'in bahsettigi, ayni ortamdan biri ile aldatmaktaki sorun aslinda 'baskalarinin, ortak kisilerin' bunu bilmesi, aslinda aldatmanin niteligi degismiyor. Bu nedenle siklikla mesela aldatma olayini bilen/soyleyen arkadaslarla fln gorusmeyi kesiyor insanlar, yargilanmak endisesi oradaki.

affederim.

affetmek kişinin kendine olan saygısını kaybettiği anlamına gelmez ama ben affetmem. en iyi arkadaşımın benim dışımda birini herhangi bir sebeple tercih etmesi fikriyle beraber yaşayabileceğimi sanmıyorum.

@evde liyakat kalmamis +1, affetmemeyi sadece ayrılmak olarak düşünmemek lazım bir de.

Gerekmez. Ortada aldatma varsa nokta konmuştur. Evli olmak veya olmamak bu denklemde bir değişken değil. Aldatılırsam o an bitiririm. Bağırıp çağırmam asla.

Kimseyi de aldatmam. Büyük de konuşuyorum. Bu büyük konuşmayın, başınıza gelmeyince konuşması kolay lafları da boş laf.

eğer ortada aldatan bir taraf varsa, kadın veya erkek farketmez, zaten bir evlilik yoktur ki? kalmamış ortada bir şey zaten, o yüzden o sızıntı olmuş, o boş alan doldurulmak istenmiş. sadece tensel olması da bunu değiştirmez. e artık olmayan, kalmamış hangi paylaşımı, ilişkiyi koruyorum ki ben? neye sahip çıkıyorum? boş kümeye mi? saygı konusuna gelince de, gözümün içine baka baka yalan söyleyebilen, türlü dolaplar çevirebilen birine nasıl ve hangi gerekçeyle tekrar güvenebilir ki insan? ben böyle davranabilen, omurgalı duramayan erkek ve kadından her türlü kalleşliği beklerim şahsen.

tamamen duruma bağlı. affedebilirim ya da affetmeyebilirim.

şu an için konuşursak affederim gibi geliyor ama belki aldatıldığımı öğrendikten sonra yüzünü görmek bile istemeyeceğim. belki 3-5 ay görmek istemeyip sonra tekrar ona dönmek isteyeceğim. belki de aramızdaki sevgi çoktan bitmişti, sırf evliyiz diye ayrılmıyor ve uzatmaları oynuyorduk. öyleyse affetmem ayrılırım.

ne olursa olsun, içimden geldiği gibi yaparım yani. sırf o devam etmeyi çok istiyor ve köpek gibi pişman oldu diye devam etmem, ya da "devam edersem millet ne der" falan diye düşünerek ondan ayrılmam. o ilişki bana hala iyi hissettiriyorsa devam ederim.

affedersem de bunu kendime saygısızlık olarak görmem.

aldatan taraf zaten sevgilisini/eşini gözden çıkmış oluyor. o saatten sonra affetseniz ne affetmeseniz ne, geçmiş olsun

www.amazon.co.uk

bu var bende 2 aydir, memnunum

Skerton pro'da mill salınımı yok bir nebze iyi ama espresso öğütemezsiniz.
Yani öğütürsünüz de hem iyi öğütemez hem de espresso içeceğinize pişman olursunuz.
Değirmeni neden yıkamak istediğinizi de anlamadım

ben de birkaç ay önce aşağıdaki siteden pro'sunu aldım. türkiye'de yoktu. hala yok galiba.

www.finnishdesignshop.com

çok memnunum. bence çok düzgün öğütüyor. ama her öğütmeden önce incelik ayarını tekrar yapmak gerekiyor, ya da benimki mi sorunlu anlamadım. ama pek de problem etmiyorum. zaten incelik ayarını bir vidayı çevirerek yapıyorsun ve elim de alıştı. hiç yıkamadım, ama yıkanıyor.

edit. @milletin efendisi olmaya gelen beyefendi, mil salınımı yok derken ayarı kaçmaz demeye mi çalıştınız? bu modelde kesin yok muymuş mil salınımı? acaba benimki mi bozuk ya üff :(

edit2. @millet anladım teşekkür ederim!

@istanbul ,ayar değilde normalde hariolarda ortadaki dönen mil varya bıçakları döndüren o sağa sola oynayıp partikül dağılımını etkiliyor onu kastetmiştim

try again fail again fail better +1

bu modeli bir senedir kullanıyorum. gayet başarılı.

başka bir veterinere götürebilirsin.
belli ki ilk gittiğin veteriner durumu iyi çözememiş. ufaklığın durumu anlattığına göre ciddi. işi iyi bilen bir vet hayatını kurtarabilir.

selam,

ilgilenmen ne güzel :) çok şanslı kedi.

ama yıkaman pek doğru olmamış. çok üşüyordur şimdi. havanın sıcak olmasına bakma, emzirilecek yaşta kediyse zaten baya ufaktır ve bizden çok daha fazla üşür. hele ki yıkandıysa iyice üşür. üstelik yıkamak onun tüylerindeki koruyucu bilmemneyi de götürdüğü için kedicik şu anda savaş alanında kalkansız gibi kalmış. aslında o biraz toparlayınca kendini yalayarak temizlerdi. ama olsun. şimdi sen onu sıcak tut. sıcak su torbası koy yanına mesela. battaniye falan.

emzirilecek yaştaysa mama yemiyor olabilir. biz yavru kedilere bir veterinerden aldığımız tavsiyeyle aşağıdaki karışımı hazırlayıp karıştırıp veriyorduk:

yarım çay bardağı kaynamış ve ılınmış taze süt
yarım çay bardağı su
yarım çay kaşığı şeker
yarım çay kaşığı tereyağı

ya da bir eczaneden toz bebek maması (aptamil) de alabilirsin. kedi için istediğini söyle; bazı eczanelerde skt'si geçmiş aptamiller oluyor, onları ücretsiz ya da çok cüzi ücretlerle verebiliyorlar. bildiğim kadaryla aptamil baya besleyiciymiş kedilerde. özellikle annesi yoksa aptamil verin diyordu okuduğum bir yazıda.

aptamil'i ya da dediğim karışımı hazırladıktan sonra bir şırıngayla kedinin ağzına damlatabilirsin.

popoya masaj yapmaya devam et ara sıra. bir de zeytinyağıyla ıslatılmış pamukla poposunun çevresinde dairesel hareketler yap. çok rahatlatır.

son olarak bence de başka veterinere gidip tavsiye alabilirsin.

kurtaramazsan çok üzülme, annesinin emzirmediği hasta bir kediyi kurtarmak çok zor gerçekten.

kedi kaç aylık tahminen?

İki aylık gibi kedi. Ben verirken ağzına surmedigi mamayı ve hindi fumeyi (belki yer diye koymuştum) yemisti akşam. Tekrar koydum yine yemiş. Hayvanı yıkadım ama ciddi şekilde kuruladim ve yattığı yerin yanına su şişesi içinde sıcak suyu bir hirkaya sarip koydum hayvan ona sarıldı. Şimdi biraz daha iyi gibi.

bence 10 km yürüyeceğine 15 dakika koş canik, daha efektif olur kilo verme açısından.

tek derdin kilo vermekse ketojenik diyet+intermittent fasting öneririm. yanında da ara sıra koşuya çıkarsan çok hızlı kilo verirsin.

Podcast açıp yürüyün. Ben en az 1 saat yürüyerek 1 ayda 8 kilo verdim. Abur cuburu ve fazla yemeyi kestim. Pilavı falan 1 kaşığa düşürdüm çoğu zaman yemedim. Ekmek 1 2 dilim maksimum. Çok acıkırsam leblebi yedim midemi bastırıyor benim. Yürüyüşten gelince yoğurt falan yedim. Spor yapmayı sevmiyorum ama hedefin olunca yürünüyor. Her gün tartılıyordum ben. Normalde yanlış ama zayıfladığını görmek motive ediyor.

vücudun ter atmaya başladığı an temponu yükselt. bu tempoda 20-25 dakika devam et sonra da yavaşlayarak vücudu soğut. tempo arttırdığında hafif tempo koşu yaparsan daha iyi olur. oldukça yüksek yağ yakımı olur.

Yüksek veya orta tempolu bir yürüyüş koşmaktan daha fazla yağ yaktırıyor. Doğru yoldasın. Kilo vermeye yürümek lazım,koşmamak lazım.

Yürüyün. Her gün yürüyün. Tempolu yürüyün. Yağmur çamur dağ tepe demeden yürüyün.

Doğru yoldasınız.

Kanka. Cuma cts pazar 1, 1.30 saat yürüdüm 2 ay. Dediklerini kestim ben de. Pilav makarna tatlı ve abur cubur. Geri kalanı da yedim. Hiç aç kalmadan yedim he hem de. 10 kilo verdim. Ben de spor sevmiyorum. Tamamen aynıyız.

verirsiniz. açıkçası ben de salonda spor yapmayı sevmediğim ve hayatım boyunca devam ettirebileceğimi düşünmediğim için yürüyüş yaparak 11 kilo verdim. benim düzenim haftanın 6 günü ortalama 6 km şeklinde. ama dediğiniz şekilde de olabilir diye düşünüyorum.

şu anda istediğim kiloda olsam bile düzenimi bozmuyorum çünkü gerçekten iyi hissettiriyor.

Al şu pisikleti de gel beraber sürek.

eksisozluk.com

Ramazanda iftar sonrası yürüyüşle 5kg verdim.
Şimdi spor yapmayı sevmeyen ben motivasyonumu artırıcı düzgün bir salona yazıldım. Diyarbakırın en iyisi diyebilirim. Pilates, yoga ve grup dersleriyle sıklaşmayı düşünüyorum. Aletlerle fitness yapmak bana göre de değil. Bir de dediğimi deneyin isterseniz

aylar sürer ama verirsin
2-3 günde bir spor ile desteklersen daha iyi olur
gym, basketbol, yüzme, futbol seç birini

Verirsin ben bir aydir yuruyorum bes kilo verdim. Tabi cerezi kek borek falan hep biraktim

Eskilerden kalma, samimi arkadaşlıklar dışında durum bende de öyle evet. Yani yeni arkadaşlıklar kurmak çok zorlaştı. Kimse kimse için çaba göstermez oldu. Ben bunu sosyal medyanın aşırı gelişimine bağlıyorum. Bu kadar hayatımızın içinde olması, insan seçeneğini de çoğalttı. Yani neden birisi gelip beni dinlesin ki? İlla ki bir yerlerde böyle bir talebi olmayan, zahmetsiz insanlar vardır çünkü.

Bırak dinlemeyi, artık insanlar 1 dk'lık video izlemiyor uzun diye, uygulamalardaki bütün story dinamikleri falan bir kaç saniye o yüzden. Odağı tutamıyorsun yani artık kimsenin üzerinde. Hal böyle olunca da kimse kimseyi dinlemiyor tabi.

conversational narcissism deniyormuş buna. Konuyu kendinle ilgili bir şeye çevirme eğilimi.

var var olmaz mı. hatta bir laf var. insanlar sizi kendi hikayelerini anlatmak için dinler diye. eninde sonunda o konu onların derdine tasasına gelir.

üğpoıuy yok, haklisin dedigine katiliyorum elbette ama benim dedigim sanki boyle karsi tarafi laf olsun diye dinleyip, aslinda dinlemeyip, konuyu kendine cevirmek icin vakit kollamak gibi. ya da bikmadan usanmadan kendi sorunlarindan bahsedip karsi taraf bir derdini soylediginde iste seninki onemsiz gibi sidik yarisina girmek gibi. tam anlatamadim ama cok isterdim son donemdeki bir iki muhabbeti videoya cekmeyi...

ben de konuştuktan sonra "ulan acaba böyle mi yapıyorum" diye şüpheleniyorum. aslında o an amacım "bak bende de aynı ya da benzeri şey var, anlıyorum seni" demek. ya da muhabbetin devamını sağlamak. ama dozunu kaçırmıyorumdur umarım.

aynen bana da çok oluyor.

örnek vereyim; ben işle ilgili bir şey anlatıyorum; "bugün bu oldu, ben bunu dedim, biri de bana bunu dedi" diyorum. karşımdakinden bu konuyla ilgili bir yorum bekliyorum hani "iyi yapmışsın / keşke şöyle deseydin / şurada hatalısın" vs. ama o "aa bizde de bugün şu oldu" diye kendi işle ilgili anısını anlatıyor.

bunu yapanların o an anlattığımız konuyu önemsiz ve boş bulduklarını düşünüyorum, çünkü bazı başka daha ciddi konular olunca çok ilgiyle yorum yapıyorlar.

Sosyal medya sayesinde hepimiz kendimize biraz daha anlam yüklemeye başladık sanırım. Karşımızdaki insanın durumundan ziyade kendimizi göstermeye çalışmamız bundan gibi geliyor bana.

Son dönemdeki kişisel gelişim zırvaları da bunu destekliyor. Etrafta hep ben ben diye dolaşan insanlar türedi. Karşımızdakileri pek önemsemiyoruz artık herkes için önce "ben" olmaya başladı. Sosyo-kültürel yapımız bu değildi sanki. Üzücü.

Niye sadece sen anlatıyorsun ki? O da yorum katacak elbette kendinden, sen de sohbet yerine onaylayıcı istiyor gibisin. Kendini o gruptan ayırma hemen.

reis o insanlara bir şey anlatma. insanlarda dinleme sorunu var çok önemli bir konu bu.

Lilkutu.com da pek çok çeşidini bulabilirsiniz.

siveno'dan memnunum

roll on değil de, ter kokusuna kesin ve doğal çözüm olarak babam ve annem karbonat kullanıyorlar.

ben hala deodorant :p

karbonat uygulaması şöyle; banyodan sonra hafif nemliyken eline azıcık karbonat alıp koltuk altına sürüyorsun. karbonat terlemeyi önlemiyor, ıslaklık falan oluyor gene yani ama ter kokusunu net önlüyor.

Ben de karbonat kullanıyorum memnunum öneririm. Dışarda ya da mecbur kalinca deodorant kullaniyorum.

www.rossmann.com.tr

alkol, paraben, parfüm, aliminyum içermiyor. çok memnunum.

simya evi'nin koltukalti kremini kullaniyor. terlemeyi engellemiyor. kokuyu engelliyor. icerik hindistancevizi yagi, karbonat, badem yagi, balmumu, nisasta falan.

karbonat +1

roll on olarak değil ama zararsız olarak doğal kristal deodorant önerebilirim.

yatak
kutular
tr pazarında ilk senelerde satılan kanepeler

koçtaşta bile lambaderler 150 lira olmuş ikea lersta 200 liraya çok kullanışlı, şık

mobidyum şef bıçağını 50tl ye almıştım. ikea 365 serisi

şu beyaz aplikler her daim ucuz ve şık

Hasır kutular,
Asılı duran lavabonun altına sığabilen kirli çamaşırlık yaptığım kutular,
Yatak odası abajurları,
Sub ı içine koyup gizlediğimiz dekoratif ahşap bir büyük kutu,sehpamsı,
Balkon için hasır sandalye/koltuk da denebilir
Saklama için cam kavanozlar
.
.
.
İhtiyaçları tespit edip, almış olmak için almadığın zaman f/p hakikaten çok iyi.

Bu saydıklarımdan aradığın bir şey varsa ürünü bulup link atarım. Kategori belirtmediğinden aklıma geleni yazdım.

ektorp kanepe, 3 kişilik olan. bir dönem yalnızca o kanepe üzerinde yaşadığımı söyleyebilirim.

Çin satırı gibi bir bıçak aldım memnunum baya

Sebze soyacağı

Küçük katlanan açacak (zamanla yumuşuyor ama iş görüyor)

Onun dışında bitkiler saksılar vs

metal keson!

kesinlikle bebek ve çocuk mobilyaları.

ham masif mobilya yapıp cilasız boyasız üç kuruşa satıyor. bebek odası alıp 2-3 parça değiştirince çocuk odası oluyor.

rende. gerçekten mutfak hayatımı bu kadar kolaylaştıran başka bir ürün daha yok, tüm yeni eve çıkan arkadaşlarıma bundan götürüyorum sakdljskdsdf.

www.ikea.com.tr

ikea türkiye pazarına girdiğinden beri tam bir ikeafangirl olduğum için keyifle cevaplayacağım :)

soru üzerine ikea sitesinden bizdeki ikea ürünlerine bakayım dedim. birçok f/p ürün önerecektim aslında ama hepsinin fiyatları son bir senede o kadaaar uçmuş ki aşağıda yazdıklarımı artık sadece "performansı iyi" kategorisinde değerlendirebilirsin sanırım :(

@babilbalığı boyasız ve cilasız diyince aklıma geldi. ikea'nın tüm boyasız ve cilasız ürünleri bence çok iyi. hem genel olarak ucuzlar, hem de istediğiniz renge boyayıp çok kaliteli bir görüntü de kazandırabiliyorsunuz. boyanmamış hali de her yere uyum sağlıyor. zamanında (10 seneden fazla oluyor) 20 liraya bir masa almıştım böyle. gerçi galiba fırsat köşesi ürünüydü ama bir hasarı yoktu. bir de gene boyasız ve cilasız bir açık raf almıştım "hejne" model. hepsinden çok memnunum.

-kapı arkasına asılan askılıkları (enudden)

-duşun içine köşeye asmalık şampuanlık - en ufak bir kararma - küflenme vs olmadı. paslanmaz çelikmiş zaten. (brogrund)

-"platsa" gardropları var. derinliği 61 cm olanı alırsan bir rafa arkalı önlü iki sıra kıyafeti katlayıp koyabiliyorsun. yaz gelince kışlıkları arka sıraya koyuyorum, kış gelince yazlıkları. çanta bavul vs bile koydum, her şeyi aldı. eskiden kullanmayacağım kıyafetleri koyacak yer bulamıyordum odada, şimdi bütün kıyafetlerim tek sıra dolaba sığıyor.

-"tjusig" diye bir duvar rafı-askılığı var. bunu da platsa dolabmın yanına astım, bu da asılacak kıyafetlerimi falan toparladı. aslında kapalı dolap alacaktım onlar için ama çok pahalı gelmişti, böyle açık yapayım dedim. hem çok daha ucuz hem de modern oldu.

-bunun dışında koltukları bence çok iyi. kedi tırmalamasına karşı dayanıksız olsalar da :) rahatlık açısından memnunum. bizim koltuğu (karlstad) yıllardır kullanıyoruz, süngerleri hala hiç eskimedi. leke de tutmuyor.

evimde bulunan ve birçoğunu 10+ senedir memnuniyetle kullandığım diğer ürünleri: lack sehpa, mandal karyola, hyllestad yatak, poang koltuk, tv ünitesi, lambader, kutular.

son olarak ikea hakkında şöyle bir şey biliyorum. mobilya ürünleri her zaman olabildiğince uygun fiyatlara satılıyor. çünkü zaten asıl işleri o ve özellikle yassı kutular falan da kullanarak bu ürünlerdeki maliyetleri baya düşürebiliyorlar, böylece sürümden kar ediyorlar. ama tekstil ürünlerinde ve ıvır zıvır aksesuarlarda daha fazla kar marjı uyguluyorlar. halı, yatak örtüsü, koltuk kılıfı, çöp poşeti, bardak tabak, havlu, minder, yastık vs. bunlar normale göre daha pahalıya satılıyor.

halı demişken, gene 10 sene kadar önce fırsat köşesinden denk gelip çok kirli bir yün halı almıştım, "stockholm" model. hem o yıllara göre, hem de öylesine kirli bir fırsat köşesi ürünü olmasına rağmen bence çok pahalıydı ama çok beğeniştim. sonra halı yıkamacıya verdim, tertemiz oldu. 100% yün ve kalın bir halı olduğu için üzerine oturduğunda minder gibi oluyor resmen. halıya ihtiyacın varsa ve fırsat köşesinde böyle bir şeye denk gelirsen aklında olsun.

@istanbul: genel olarak haklısın. fakat bebek mobilyası boyasız oluca fiyatı öyle bir çakıyorlar ki, koşup ikea'yı kuran adama sarılasım geliyor. fiyat inanılmaz fark ediyor (ON KAT filan), dolayısıyla özellikle bebek ve çocuk grubu masifler f/p canavarı oluyor.

yatak, koltuk ve dolaplar bunlar iyi olanlar
mutfak malzemeleri ve kumaş işlerini pek tavsiye etmiyorum.

Bence emlakçılık topyekün çok saçma bir meslek. Yasa koyucu olsam emlakçılara ızdırap olurdum heralde. Bence de kiracının komisyon ödemesi saçma.

yeni yasada yarı yarıya değil oyle bir şey yok.

abi sen sokak sokak gezmiyorsun istediğin kriterlere göre emlakçı sana evleri sunuyor.
ev sahibi de her önüne gelene evi göstermiyor istediği kriterlere uyanla muhattap oluyor sadece.

saçma olan sadece kiracının vermesi. ikisi ortak vermeli bence de.

ha emlakçılık yine de çok iğrenç ama bir mantığı var neticede.

komisyonu ev sahibi ödemeli, kiracı adayı da gösterilen ev başına veya aldığı hizmetin süresi karşılığında ücret ödemeli bence.

@reanarchy

abi sokak sokak gezmesi kalmadı ki. giriyorsun internet sitesine bakıyorsun eve. ev sahibi de zaten dediğim gibi çok muhattap olmak istemiyorsa tutar parasıyla emlakçıyı.

@jugador
valla internet sitelerinde öyle yazıyordu. onların yalancısyım. hatta oranda bir kiraya düşmüş.

komisyonun hepsini, hatta yarısını bile ev sahibi ödeyecek diye yasa çıksa çoğu ev sahibi evini emlakçıya vermeyi tercih etmezdi. iyi de olurdu tabi

keşke öyle olsa. emlakçılık mesleği sadece lüks evlerini kiralamakla uğraşmak istemeyen zengin ev sahipleri için yaşasa. kiracıların çoğu zaten kıt kanaat geçinen insanlar, bir de yok yerlerinden emlakçıyı besliyorlar.

yıllık kira bedelinin %12'si +kdv şeklinde bir komisyon oranı vardı.

yasa değil zaten; yeni yönetmelikle beraber "bir kira bedeli + kdv" olarak değişti sadece.

yarı yarıya öder vs gibi bir durum yok.

senin soruna gelecek olursak, ev sahibi öder şeklinde bir düzenlemeye gidilse bile ev sahibi o komisyonu bir şekilde kiranın üstüne maliyet olarak koyar yine ödeyen dolaylı olarak kiracı olur.

ne işe yarar peki; 1200 tl'yi tek seferde vermek yerine ayda 100 - 100 vermiş olunur.

kimlik kontrolü yapılmıyor, herhangi bir başkası kullanabilir biletinizi.

binişte inişte kimlik kontrolü yapılıyor mu sorusunu haftasonundan sonra editlerim.

bence seni beğenmedi. olabilir mi diye tarttı olmaz dedi ve saçma bahanelerle geldi. sonra yalnızlık kötü hissettirdi, ya da düşündüğü diğer kişiyle olmadı ve tekrar sana döndü sonra vazgeçti. aklı karışık. bence bir daha arama.

Aaa bu bildiğin manyak. Çok iyi tanırım bunları.

Manyak ifadesi dışında daha özel bir tanı istersen antisosyal kişilik bozukluğunu okuyabilirsin internetten.

Ben böyle biriyle ilişki yaşadım. Konu hakkında doktora tezi bile yazabilirim.

Artık sizi istemiyor olabilir.

amacı yok
yalnız kalamıyor sizle de olamıyor
sıkışıp kalmış
bir şey olacağı yok yani, nanay

Kişilik bozukluğu +1

Yaş farkı vb. ego tatmini yapmak istiyor olabilir bazı arkadaşlar yaşlandıkça. Kendilerine güvenemiyor sonrasında. Bir de sakladığı bazı şeyler olabilir. Kimisi bitti dediği sevgilisine dönüyor, sonra bir bakıyorsun abrakadabra a aa yok olmuş. Anlamaya çalışmak sizi yorar, arkanızda bırakmaya çalışın bence.

O sürede başka bir aday ortaya çıkmış, o olmazsa diye sizi de reddetmemiş ya da kararsız kalmış.

Sürüncemede bırakan herkes ve her şeyden uzak durun, sorgulamadan. Sorgularsanız sizi çeker ve uzulmeye devam edersiniz.

ilk başta beğenmedi ya da bu kızla olmaz dedi. mesafeyi bahane etti yol verdi.
sonra yokluk zamanında ulan şu hatunu bir yoklasam mı acaba dedi. yokluk zamanları böyledir çünkü. yokladı ve sen yol verdin.
sonra senin yokluk zamanın geldi sen yokladın, bunun da az biraz yokluk zamanına denk geldi görüşmeyi kabul etti. ama görüşme günü geldiğinde yokluğu geçti biraz olsa ve ilk baştaki beğenmeme durumları tekrar nüks etti.

eğer bu adamı istiyorsan yokluk zamanlarını iyi takip etmelisin.

sevseydi "mantıklı düşünüp" böyle saçma sebepler bulup ayrılmaya karar vermezdi. bence o ilk ayrılıkta sadece bu takılmanızın ciddileşip ilişkiye dönmesini istemediği için ayrılmak istemiş, yaşı ve farklı yakaları da bahane olarak sunmuş. sonra ne olmuş da mantığıyla düşünmeyi bırakmış acaba? ben söyleyeyim, o gün canı biraz takılmak istemiş, "hmm kim vardı, morgen vardı onu bir yoklayayım" demiş.

bence ikinci şansı hiç vermemen gerekiyordu. bana "mantıklı düşündüm, sen kadıköydesin ben beylikdüzünde, bu böyle olmuyor. ayrılalım" diyen adamla hayatta bir daha buluşmam. bir de benden 11 yaş büyükmüş. güya olgun davranmasını beklersin. ayrılık sebebine gel.

retorqiue +1

15 yas kafasi bunlar, bence mutlaka arayin, ikiniz de cok uygunsunuz birbirinize :)
amaci ne olabilir? sizdeki potansiyeli kesfetmis kullaniyor

buluşmak istedim'den sonrasını okumadım, buluşmak isteyerek hata etmişsin.

tabiri caizse erekte olunca size yazmis, ama erekte olmadigi anlarda sizi istemiyor.

@retorique hahahahaha, aynı şey geçiyordu aklımdan. Lan millette ne şans var, böyleleri denk gelmez bize.

Ya burada anlaşılmayacak ne var? Adam canı istediğinde sizinle olmak sonra tatmin olunca çekip gitmek istiyor. Vermeyeceğinizi anlayınca da taktik değiştirmiş, size Issız Adam çekerek daha da kendine bağlamaya çalışıyor. Görünüşe göre de başarılı.

ne manyağı ne kişilik bozukluğu ya. anlayamadığımız durumları direk manyak diye geçiştirmek ne kadar kolay. bir de haklı gibi doktora tezi yazarım denmiş :)

doğru cevap şu: adam yaş farkı ve mesafe gibi kendince (bence haklı) nedenlerden dolayı ayrılmak istemiş. çok da sevmemiş seni ya da sevip bağlanmak istememiş bu nedenlerden dolayı.

bir süre sonra yalnız kalınca ve sabah ereksiyonları artmaya başlayınca "ulan bu hatunun gideri vardı aslında, dur ben ona yazılayım" diyip tekrar yoklamış.

sonra sen önce reddedip sonra kabul edince aşağıdaki iki sebepten dolayı soğuk davranmış.
1. azgınlığı geçti, o sırada başkasını buldu
2. mantığı dürtülerinin önüne geçti, hem kendine hem sana kötülük etmemek için bu işi uzatmak istemedi

@abelardo +1

okuyunca direkt olarak "aaa ıssız adam lan bu" dedim. sen bir tavır koymazsan bu böyle devam eder. ya herro ya merro.

bati avrupa neresi? tekirdag mi? münih mi? madrid mi?

huzur cok göreceli. daha bugün arkadasla konustuk evden calisiyor paso, bodruma yerlesecegim diye ev aldi, ordan caliscak almanyaya. adam orada mutluyum ben diyor.

bir arkadasim münihte bulamadigi mutlulugu amsterdamda buldu ben anlam veremedim. biri kölnü sevmiyorum diyip coruma döndü. adam mutlu.

en son gittiğimde 3.50 idi euro, 6.40ken pek huzur bulamam sanki

Xportant+1
Hava değişikliğidir o.
Yaşamaya çalış bakalım göçmen olarak, üstelik ab ülkesinden değil Türkiye’den göçmüş biri olarak bir kış geçir bakalım nasıl hissedeceksin? Kimsesizlik duygusu başta huzurlu gelse de bir süre sonra basıyor o yalnızlık.
Ama iş için ve belirli süreliğine olursa muhteşem olur.

evet, dediklerinin hepsine katılıyorum. bana da öyle oluyor ve istanbul’a dönünce keyfim kaçıyor.

avrupa şehirlerindeki düzen vs yanısıra en büyük etkenlerden biri de ağaç bence. avrupa’daki şehirlerde onlarca park var. biz burada nefes alamıyoruz. her yer beton. kuzey ormanlarını da kestiler. çok üzülüyorum :(

Var misal ben.
Calisma saatim daha az, is yerindeki mudur, ik vs kalitesi daha fazla. Sehir zaten her turlu daha yesil, daha sakin. Insanlar mutlu, cana yakin.

Tatile geldim turkiyeye, valla arkadas ve aileyi cikarirsan, bir su dışarı cikma rahatligini ozlemisim hic saat vs takmadan(misal gece 3te cay icmelik, bira icmelik yer var. Ya en dandik yerde bile 24. Saat acik kebapci var) ama onun disinda trafik de insanlar da karmasiklik hepsi batti resmen.

Arkadaslarimi ailemi alsam 3-4 yilda bir gelirim turkiyeye.

Istanbul'da yasamanin omur curuttugu dogru. Ama ben kuzeybati Avrupa'dan Istanbul'a tatile gelince, bana da Istanbul'da huzur cokuyo.

Cunku bi sureligine de olsa sorumluluklarimi arkada birakmis oluyorum. Zira, hayatin gitirdigi rutin insler burda da ayni; is-guc, sabah erken kalkmak, ev kirasi, arabanin mauyenesi, kedinin asisi, yok vergi odenmesi b.k pusur derken burda da hayat kosusturmaca icinde geciyo. hele kisin, o kosusturmaca hep karanlik ve soguk havada geciyo ki, insan baya depresife bagliyo. tatile gittigin zaman (artik neresi olursa) daha mutlu ve huzurlu oluyosun.

tatil icin gittigin heryer super zaten. yasamak bambaska bir olay.
insanin omrunu curuten sey stres. o da artik asagi yukari butun metropollerde var.

evet huzur bulunur da euro 6.50yken daha çok acı verir. İstanbulda ömrünüz çürüyor, ben ege de sakin bir ilçe de yaşıyorum 5 dkda evimdeyim her yer 5 dk. ama her türlü olanağa da uzağım tiyatro,konser, alışveriş vs günümüz insanının ihtiyaçlarını karşılayacak şeyler yok. bunun için büyük şehirlere gitmek lazım.

ha huzur istiyorsan ege sahil kasabalarına gel kışın batı avrupadan daha huzurlu bir sakin.

turist olmak harika ama normal hayat perisanlik minvalindeki aciklamalar komik oluyor.
turist degilim, bati avrupanin en batisindayim ve mutluyum, huzurluyum. turkiye'de yasarken dusunmem gereken ya da kafama takmam gereken onlarca seyden arindim. yok rte, yok imamoglu, sgk yatmismi, maas zamaninda yatar mi, x oyle olur mu, y bunu giyse basina bisey gelir mi?

ha bunlar sizin icin huzur saglamiyorsa, siz turist olarak yasamaya devam edin hep

Demek istesigini anliyorum, bende de oluyor aynisi. Gevsiyorum resmen. Ozellikle Almanya ve Hollanda icin boyle.

hocam polisten başka nasıl bi cevap yazılabilir ki ? bilemedim, ara söyle polise

Hayvanları Koruma Kanunu’nun 14’üncü maddesinin yasaklar bölümü

“Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaktır

1-savcılığa şikayet edebilirsin
2-orman bakanlığının bir hattı vardı sanırım oraya şikayet edebilirsin

kiyiya vuran dildolar+1
pitbull bebeklere en iyi bakan köpektir.

şu anda onların başında olan şey eskiden dobermanların, kangalların ve rottların başındaydı.
dönem dönem katil köpek tanımı değişiyor.
bütün köpeklerde söylediğin içgüdüler var.
belli ki hayvan saldırgan değil, bugüne kadar öyle bir şey olmamış.

adama söyleyin, tasmalı dolaştırsın.
onun dışında hayvan bugüne kadar kimseye bir şey yapmamışken neden saatli bomba olsun?
parka rastgele ateş etmekle falan da aynı değil bu durum tabii ki

hayvan neden durup dururken yuvasından sahibinden ayrılsın, adam neden durup dururken sevdiği hayvandan olsun?
saldırgan pitbulllar bile gözü dönüp delirmiyor, kendine göre bir tehdit görünce saldırıyor.
adam müptezel ya da değil, neticede belli ki hayvanı dövüştüren hıyarlardan değil.
hayvan normal ev köpeği herhalde.
hatta belki yaşlı falan bile olabilir.
önce biraz araştır, endişelerinin yersiz olduğunu göreceksin.
biraz sakin.
aktif olarak dövüştürülmediği sürece pitbull da herhangi bir köpektir.

aynı zekadan bir kadın yıllar önce halka açık bir partkta pitbull' u tasmasız gezdiyordu, 3-5 ay derken bir gün çocuğun birinin nerdeyse kolunu koparıyordu.
(yıl 99 konya)

şahsi düşüncem risk mutlaka vardır, mutlaka birine saldıracaktır, belki 3 ay sonra belki 3 yıl sonra.

oncelikle ben pitbull sevdim tassaklarini siktim hic bir sey olmadi sen ne zalim bir insansin demek bir cozum degil. sorun da bu zaten. senin tassaklarini siktigin kopek bir cocuk aniden kolunu sallayinca isirabiliyor. bir cok kopegim oldu. kimisi cocuklarla cok iyi anlasirken durup dururken yoldan gecirmedigi cocuklar da oldu.

kisisel anektotlar burda gecerli olmuyor. bu kadar insan icinde sorun etmeyenler oldugu kadar tedirgin olanlar da olacak. bunlar da bilincsiz olarak pitbull icin tehlike olusturabilirler.

ustelik israrlara ragmen gerekli onlemi almayan bir kopek sahibi var burda. sanmiyorum ki direk gidip bre muptezel tasma tak demediler. usulunce ilettiler arkadasa. bu durumda bu arkadasin kopegine ve beraber yasadigi insalara saygisi olmadigi sonucunu cikariyorum.

oncelikle kopek sahibinin basina gelecek seyleri bilmesi ona gore kopegini korumasini beklerim eger gercekten kopege deger veriyorsa. inatla bunu yapmasi ise farkli. burda kopek sahibine de sorabiliriz eger biri sikayet etse de kopegin uyutulsa vicdanini etkiler mi diye?

Hayvan saatli bomba olmayabilir. Bir ırka tümüyle kötü demek gerçekten korkunç şeyler. Ama pitbull bebeklere en iyi bakan köpektir demek açık olarak yalan konuşmak. Koruma güdüsü çok üst düzey bir cins bu. Bu bebeklerle çok iyi anlaşır demek değil. Onları çok iyi korur demek olabilir belki. Pitbull savunacağım diye yalan konuşmaya gerek yok.

Hayvan saldırgan değil diyen de, köpeklerin hatta çoğu hayvanın kriz anlarını yaşamamış belli ki. Aslında tehdit olmayan durumları, tehdit gibi algılayıp saldırması çok mümkün hayvanlar bunlar. Pitbull'daki sorun, acı eşiğinin çok yüksek olması, karakterinin çok inatçı ve vazgeçmeyen bir yapıda olması ve çok güçlü olması. Golden'ın bile çenesini kitlediğinde açmak çok zorken, Pitbull'da bu az önce belirttiğim sözler yüzünden imkansızlaşıyor.

Köpeği başka insanların içinde tasmasız dolaştıran, köpeklerin kriz anlarındaki hallerini görmeyen insanlardır. Bir şey olmaz tavrının o kriz anlarında hiçbir işe yaramadığını gördü bu gözler. Elinde tuttuğu canlı saldırdığında, nasıl ayıracağını bilmeyen, hayvanları döverek ayırmaya çalışan gözler gördü. Tasmasız köpek gezdirmek, insanların arasına tasmasız bırakmak, net olarak ahmaklıktır. Pitbull da ise tasmaya ek, ağızlık da bulunmalıdır.

Araştırın diyen, bu konuda araştırmamış olunca komik oluyor.

Kişiyi uyarın. Aksi halde şikayet etmek zorunda kalacağınızı kibar bir şekilde belirtin. Şikayet etmek istemediğinizi, orta yolu ılımlı bir şekilde bulmak istediğinizi belirtin. Onun da haklı olduğunu söyleyin hatta. İletişimin gücünü kullanın kısaca.

kötüsünüz ya vallahi kötüsünüz. pes.
"kalabalıktan bir çocuğa saldırmıştı" desin diye tavsiye geliyor. bravo. fikrimi savunacağım derken kendinizi kaybediyor, haklıyken haksız duruma düşüyorsunuz.

ha; pitbulu besleyen adam da kötü bu arada. hani biri şikayet etse polisin köpeğini elinden alıp barınağa koyacağını biliyor olmalı. bu neyin özgüveni. gösteriş olsun diye yapıyor muhtemelen. benim hayvanım olsa sırf böyle tatsızlık çıkmasın diye tasma takarım. yoksa anlatılanlara bakılırsa köpeğin kimseye bir zarar vereceğini düşünmüyorum. pitbulların böyle kötü şöhrete sahip olmalarının tek sebebi onları dövüş köpeği olarak yetiştirenler.

bu durum sadece pitbullarda değil her köpekte var. örneğin chihuahua diye bir köpek var hani sinirli, ona buna car car havlayan ama boyutu nedeniyle tehlikeli bulunmayan bir köpek. o köpeği de sakin yetiştirirseniz sakin oluyor. ama mal insanlar onun bu sinirli halini komik buldukları için öyle yetiştiriyorlar.

bence adama söyleyin, tasmayla dolaştırsın. tasma takmazsan şikayet edeceğiz köpeğini elinden alacaklar diyin.

ayrıca senin gibi düşünmeyenlere tik atmaman sığlık olmuş. herkes saygı çerçevesinde fikrini belirtiyor.

Köpegi tasmasiz gezdirmesi yasak, 5199 Hayvan Haklari Kanunu oyle diyor. 5 kiloluk kopek dahi olsa bu kanun boyle.

Pitbull zararsiz olabilir ama konu o degil. Hicbir kopek sizin bahsettiginiz sekildeki bir ortamda tasmasiz ve kontrolsuz dolastirilmamali.

Polisi arayip tam olarak hangi birime sikayet edebileceginizi sorun. Sanirim buyuk irk oldugu icin ayni zamanda agiz maskesi de tasmasi gerekiyor. O sart da saglanmadigi icin ekstra para cezasi kesilir. Ilk olarak boyle bir uyari gelsin. Devam ederse sitedekiler ile ortak hareket edip oyle sikayet edin.

Genelleyecek olursak, bu kopeklerin sahipleri sorumsuz, kopegi agresiflestirme egiliminde olan gerizekali tipler. O tiplerle olan deneyimlerden dolayi da soruyu soranin kopegi "tehlikeli" gormus olmasi normal. Buyuk cins kopegim var, kendi kopegimi de otobuse-trene agizlik ile bindiririm. Agizliksiz dolasan pitbull dolastiran biri gorursem aninda sikayet ederim. Bu tur kopekler besleniyorsa, kuralina gore beslenecek, bu kadar basit.

Öff pitbullu savunan insanlarda ciddi bir algılama problemi var. Genetik nedir bilmeyen cahillerin yazdıklarını geçersek eğer, şikayet et ve uyutsunlar. Vicdanım zarar görme ihtimali olan masum insanlar ve çocukardan yana.

Deli köpek seviciyim, köpek de aklım gidiyor, o kadar, ne olursa olsun toplum icin de o köpek tasmalı, sahibinin yanında olacak. tasmasız dolaştırmak istiyorsan çık dağa bayıra ormana sal yavruyu, atsın taklalarını. Ya da diyelim oralaeda da insan var sabah erkenden git, insan olmayan zamanlarda. Türü falan fark etmiyor. Cocuklar, insanların yanında köpek tasmalı olacak. Insanın bile koşullar altında nasıl davranacağıni evrensellestiremedik, hayvana koşulları bilmeden "yapmaz demek" dünyanın en saçma şeyi. Ha evde yetismistir, kendi cocuģuna, bebeğe tanıdıktır, sevemesi anlasması icin koşullamışsındır, ona bir şey demiyorum. Ama yabancı başka. Bir koku bile neler yaptırabilir. Birinin bir yerine zarar gelse, insan kopek sahibi olarak vicdan aģrısindan ölür. Kaldırılamaz yani, ihmale gelmez. Cevap, site yönetimi ve güvenlik görevlileriyle konuşmak.

1. pitbullar doğaları gereği saldırgan olmayabilir. ama pitbullar doğaları gereği ısırdığını kopartan güçlü çenelere sahip. istersen bununla ilgili ikiyüzelli tane kaynak bulabilirim. bulmama da gerek yok, biliyorsundur.

2. ayrıca sadece pitbull değil, sadece köpek de değil, insan dışındaki hiçbir memelinin insan gibi muhakeme yeteneği yoktur. bu hayvanların (insan dışındaki bütün memelileri kast ediyorum) içgüdüleri, akıllarından önce gelir. bazılarının öğrenme yeteneği daha fazladır. ama en öğretilebilir olanında bile "dur lan bunu yapmayım, yok bunu böyle yapayım" şeklinde muhakeme yoktur. içgüdüleri her zaman akıllarının önündedir. öğrenme denilen şey de aslında öğrenme değil, şartlı reflekstir. bu da biyolojik bir gerçektir. kaynak istiyorsan darwin'den, pavlov'dan falan girip başlayalım.

yahu hiçbir canlı doğası gereği saldırgan değildir aslında. memeliler dedik madem, memelilerden gidelim. aslan da doğası gereği saldırgan değildir, ayı da saldırgan değildir. durup dururken saldırmaz hayvan. ne dedik, içgüdü dedik. açlıktan seni yemek olarak görür, gelip yemek istediği için saldırır. kendi alanına tecavüz ettiğin için düşman olarak beller, alanını korumak için saldırır. her hayvan (ya da her memeli) içgüdüsel olarak, düşünmeden, muhakeme etmeden saldırması gerektiği bir durum fark edip ona saldırır.

hayatında hiç kedi görmemiş bir köpek bile ilk defa kedi gördüğünde onu kovalama isteği içine giriyor. hayatında hiç köpek görmemiş bir kedi bile köpek gördüğünde "bu ne lan" demiyor, kabarıp tıslıyor. gurbanolduğum yüce rabbim öyle yaratmış işte. doğuştan bunlar kodlu geliyor hayvanlarda. birlikte yaşayanlar da birlikte yaşamayı sonradan öğreniyorlar.

o yüzden saldırgan mıdır, doğası gereği bilmemne midir diye uzun uzun yazmaya gerek yok. saldırgandır veya değildir, ama kesin olan, gerçek olan iki şey var.

1. o bir köpektir ve köpek içgüdülerine sahiptir. o içgüdüyü bızıklayacak en ufak bir harekette "dur bi dakika ben buna kızmayacak şekilde yetiştirildim, buna kızmamam lazım" diye oturup düşünmez, içgüdüsü ağır basar ve saldırır. bunun ne olduğunu da anlamazsın.

2. çok güçlü bir çenesi vardır, kaptı mı kopartır.

sadece ve sadece kendi belirlediği alanın içine girdiği için koruma içgüdüsüyle saldırabilir.

o yüzden pitbulları "saldırgan değildir" diye savunmak yerine köpeklerin (ve insan dışındaki diğer memelilerin) birer insan olmadığını, insanlar gibi muhakeme yeteneklerinin, düşünme yetilerinin olmadığını, içgüdülerinin ağır bastığını kabul etmek gerekir. her an hangi içgüdüyle neye kızıp saldıracaklarını da bilmek pek mümkün olmadığından pitbull veya golden fark etmez, tasmayla dolaştırılmaları gerekir.

''Bu gerizekalı beyinsiz ... kıt beyinli uyuşturucu müptezeli bir serseri'' diye tanımladığınız kişi sizin hakkınızda hiçbir şey düşünmüyor.
Sizi tanıdığı kadarıyla da bu seviyede şeyler söylemeycektir. Siz ise ne kadar haklı olduğunuzu yeterince gösteremiyormuşçasına karşı taraf hakkında kendi içinizi çok net yansıtan şeyler yazmışsınız.
Sözkonusu şahısla ikili iletişime girmeye çalışmadığınız belli. Bütün memleketin komşusu ile konuşmamasının sebebi bu zaten 'yaftalamak'. Siz de buraya sığınıyorsunuz şikayetvar.com yerine. ''Belki köpek korkusu taşıyan başka cahil insanlara rastlarım, bana destek çıkarlar'' diye durumu güzelce süsleyip anlatıyorsunuz. Sonra eleştiriye açık bu gönderinize verilmiş en güzel yanıtlara saldırıyorsunuz. Tek istediğiniz onaylanmak. Yoksa tavsiye alsanız da harekete geçeceğiniz yok. Bu belli bir şey. Pasif davranıp olayın kendiliğinden sona ermesini ya da başkasının çözmesini bekleyeceksiniz. Alın size sizin tarzınızda çözüm.

pitbull gibi bir hayvanın zararsız, masum olduğunu iddia edecek kafalara sahip olanlara güzel bu dünya. aynen, diktatörler de esasında demokrat adamlar. kendilerine tehdit algılamadıklarında hiçbir zararları yok kimseye.

semt pazarlarında uygun fiyatlı beyin satışına geçilmesi lazım acil.

Tıpkı sözlükte olduğu gibi burada da yaygın bir pitbull-sever terörü hakim ve ısrarla kendi argümanlarının bizim öne sürdüklerimizden daha hakkaniyetli, iyimser ve de adil olduğunu düşünüyorlar şaka gibi. Belinde AK-47 ile gezen, uzun sakallı ve sarıklı abiler de kamuya açık alanlarda ellerini kollarını sallayarak dolaşsın mesela, sonuçta onun da makul(!) bir açıklaması olacaktır.

Her neyse, değil pitbull, normal, ortalama bir köpeğin bile park gibi, cadde gibi halka açık ortamlarda sahipsiz dolaşması hiçbir medeni batı ülkesinde kabul dahi göremeyecekken bizim über düşünceli anadolu çomarları bu konuya da bir çıkış yolu bulmuşlar: "herkes pitbulları sevecek aksi taktirde parçalanırmışız sahiplerinin de desteğiyle."

eğer pitbull aşılı, karneli,çipli ve kısır ise isterseniz allah'a şikayet edin yine de hiçbir şey yapamazsınız.

eğer değilse de belediye el koyar, hayvancağız sonsuza kadar barınağa kapatılır.

buna razıysanız şikayet edin.

ek: pitbull veya japanese tosa gibi yasaklı ırklar içgüdüsel olarak saldırgan değildir. herhangi bir hayvanı saldırgan yetiştirirseniz saldırgan olur. yeleli arslanı bile evccilleştirebilirsiniz. bilip bilmeden "pitbillir diğisi giriği sildirgindir." diye atıp tutmayın.

Tarım Orman Bakanlığı'ndan yerel hayvan koruma görevlisi veterinerlik öğrencisiyim. kesin bilgidir.

Bakin anlamadiginiz ya da anlamak istemediginiz bir nokta var:

Hayvanin insanlari isirip isirmamasi, isiracak gibi olmasi, isirma ihtimalinin yuzde kac oldugu, genetiginin isirmaya meyilli olup olmamasi, yetistirenin duzgun yetistirip yetistirmemesi, oyle ya da boyle o hayvan bir sekilde isirdiktan sonra neden sonuc iliskisini cozumlememis, sucun kopekte/sahibinde/isirilan adamda olmasi falan bunlarin hepsi baska konu.
O kopek hicbir zaman isirmayacak diyelim. Ben kopekten korkan bir vatandas olarak bu kopegin beni isirmayacana dair bir teminatla karsilasmis degilim. Kopegin isirmamasi sahibini kopek birini isirana dek sucsuz kilmaz. Kopegin genetigi asiri minnos olup asla isirmayacak olabilir, bunu sen biliyorsun ben degil.
Kopek sahibinin etraftaki insanlara bu korkuyu yasatmaya hakki yok. Ayrica bir sekilde isirirsa bunun geri donusu de yok.
"Bu hayvan saldirgan degil" argumani hicbir sekilde gecerli bir savunma degil. Bu sav %100 dogru bile olsa.

Hayvan seviyor, kopeklere bayiliyor, pitbull cinsi de ozellikle sevip sempati duyuyor olabilirsiniz. Ama kendinizi baska insanlarin yerine koymaniz olaya adil bakmaniz lazim. Pitbull seviyor olabilirsiniz, bu seviginizi diger insanlarin kisisel hak ve ozgurulukleriyle cakismayacak cercevede yasamalisiniz.

ozetle @kiyiya, @blatta, tamamen haksizsiniz bu konuda.

polise ve şikayet edebileceğiniz her yere şikayet edin.ama büyük ihtimalle sonuç çıkmaz.
ağızlıkla gezmesi gerek. internetteki pitbull saldırı videolarının çoğunda pitbullar zaten tasmalı ama bir önemi yok. bi defa çenesini kitledikten sonra sahibi de o köpeği durduramaz. size tavsiyem yanınıza sustalı gibi bir bıçak alın. herhangi bir saldırı durumunda boğazına saplayın. internetteki pitbull sevicileri hayvanat bahçesine gidip timsah sevseler onun da evcil hayvan olarak beslenmesini savunur. akıl sağlığı yerinde değil bunların.

Tatavaya gerek yok şikayet et geç.

Haberlerde vardı geçen sene bu pitbullardan biri çocuğun tekinin ayağını kapmış bırakmamış. Esnaf koşmuş su dökmüşler falan ama bırakmamış tabi. Sonra esnaflardan biri bıçağı kaptığı gibi 2-3 tane sallamış köpeğe öyle bıraktırmışlar. Haberde köpeği tedavi eden veterinerle konuşuyorlardı, kadın ''O esnafı şikayet edicem'' diyordu :DD Çocuğun ayağı, canı falan hiç önemli değil tabi.

Tatava yapmadan şikayet et, eğer can güvenliğin tehlikedeyse yine tatava yapmadan o esnafın yaptığını yapmak gerek.

Ben baristasepeti kullanıyorum bu iş için. Memnunum yıllardır bir sorun olmadı

ben şuranın kahvesini seviyorum en çok: www.taftcoffee.com

şurada da envai çeşit kahve bulursun, tazeliği falan baya iyi: kahhve.com

Sanalbaharat

tchibo:)

kahve.com iyidir. hatta şunu çok sevdim ben sık sık sipariş ediyorum: www.kahve.com

bu laftan sonra ayrılmazsanız sizi hiçbir şey ayıramaz.

Çok ağır konuşmuşsun kabul edilemez bi' durum cidden, terbiyelerin selameti açısından hemen ayrılın.

Bi terbiyesizlik goremedim. Neden hataniz varsa gönül almak yerine her seyi dogru yapiyor gibi davraniyorsunuz?

kadın-erkek'ten öte olarak "terbiyesiz" kelimesi gayet ağır bir söz, sevgilim bana bunu dese ben ayrılırdım muhtemelen

Kızgınlık anında ağızdan çıkabilir öyle şeyler, sevgin baki ise sorun olmaz.

Edit:İmla

o iş tamam

Gercekten terbiyesizlik yaptiysa cok agir bir sey degil. "Surtuk" falan dememissin, abartili bir sey yok.

Kardeş s500 füzesi atsaydın bari.Çok ağır konuşmuşsun.Şaka bir yana bu konuşmaya ağır diyen arkadaşların hepsi lise dö sen benuğa mezunu galiba :)) ben çeliktepe cengizhan çocuğuyum ortada ağır konuşma falan yok.Ohoo siz ağır konuşma görmemişsiniz gayet normal bir tepki vermişsin,gakaret falanda yok.

Birbirlerine küfür edip,ağızlarına geleni sayıp,yarım saat sonra hiçbir şey olmamış gibi devam eden insanlar var. Siz hangisisiniz bilemiyorum ama benim için kim derse desin ağır bir laf. İkiniz de bu lafı normal karşılayacaksınız, ilişkinin diline eklenir. Bir dahaki kavgada o da size söyler.

ağır konuşmamışsın. hakettiğini düşünüyorsan problem yok.

kadın kişisiyim.

sevgilimi 'haksız yere' kıskansam, onu asla yapmayacağından emin olduğum şeylerle suçlasam, bana terbiyesiz demekte yerden göğe kadar hakkı var. çünkü suçlu olmayan birine iftira atmak ve elinde kanıt olmadığı halde bunda ısrar etmek terbiyesizliktir. adam benim için neler yapıyor, sevgisini göstermek için şekilden şekile giriyor, başkasına yan gözle baktığını dahi görmemişim. sırf iki ilgi göreceğim diye onu nelerle itham ediyorum. bence bu terbiyesizlik.

seven insan kıskanır tabi ama her şeyin de bir şeyi var.

ha; sevgilimle aramız zaten limonidir, daha önce aldatmıştır, bir sorunlar vardır ve/veya kıskanmakta haklı sebeplerim vardır falan; o zaman iş değişir tabi.

(bkz: ayrıl coco)

cok agir bir laf bence. sevgili olsaydim ayrilirdim.

@istanbul kanatlarimin altinda umarım ilk paragrafta yazdığın şeyler sadece yazıda kalmıyordur (:

@psycho haha biraz lafta kalıyor aslında çünkü şu 5 yıla yaklaşan birlikteliğimizde sevgilimle aramızda herhangi bir kıskançlık tartışması çıkmadı. o paragrafı tamamen varsayımsal olarak yazdım. erkek arkadaşıma aldatmaca konusunda gözüm kapalı güvenirim. o da bana. sanırım biz birbirimizden iyisini bulamayız ve bunun farkındayız. o yüzden gözümüz dışarı kaymıyor.

15-22 yapmıştım uzunca süre, sorun yok uygun gayet. Kahvaltıyı da pas geçmek çok iyi. Yalnız insülin direnci ve karaciğer yağlanması varsa IF yerine klasik ara öğünlü diyet daha iyi geliyor diye okumuştum. fitekran'da da öyle yazıyordu. "Uzun açlık periyotları ile normal öğün düzeni arasında karaciğer yağlanmasını geriletme yönünden minimal bir fark görülmekte. Bu sebeple her zaman tavsiye ettiğim uzun açlık periyotlarını karaciğer yağlanmasının tedavisinde bir sıra geriye atıyorum."

ya ben if yaparsam da gün içinde sürekli atıştırıyorum zaten, bir öğünde çok yiyemiyorum çünkü. çok çok az yiyip çabuk acıkan biriyim. 15-23 arasıjnda yiyip günde 2 öğün +2-3 ara öğün yapsam?

ara öğün yapacaksan if olmaz ki.

yediğin zaman diliminde minimum karbonhidrat tüketmeye çalış. karbonhidrat yersen çok acıkırsın. ayrıca yatmadan minimum 4 saat öncesine kadar da bir şey yememen lazım.

bence 12-6 arası yemek en mantıklısı if için. ben şahsen 12.30'da bir öğle yemeği yiyorum, bir daha bir şey yemiyorum. ama çok acıkırsan 6'ya kadar bir şeyler atıştırabilirsin. 6'dan sonra ise yeme bence.

IF'de de ara öğün yapılabilir yanlış bilgi olmuş. Siz minimum 14-16 saat açlık periyodunu oturtun. Tokluk periyodunda isterseniz 10 öğün yapın isterseniz 2 öğün. Yemek yeme aralığında kaç defa yediğinizin bir önemi yok.

hmm ben yanlış anlamışım. duyuru sahibi aç kalması gereken saatlerde bişeyler atıştırıyor diye düşündüm. yoksa tabiki @fate e katılıyorum

metacritic

sundance, berlin ya da cannes film festivallerinde ödül alan ya da yarışmaya kabul edilen filmleri izleyebilirsiniz.

festivallerin websitelerinin arşiv bölümleri mevcut
sonra yavaş yavaş daha lokal ama bilinen festivallere yürürsünüz. bi valit gelir, müze ya da kültür derneklerindeki film haftalarını takip etmeye başlarsınız. öyle işte

criterion collection

iyi filmden kasıt nedir?

artık tek bir imdb puanı kategorizasyonu yetmiyor tabii ki. algılar da çok değişti. eskiden the matrix, yeşil yol ne bileyim esaretin bedeli ve titanic gibi filmler vardı ve neredeyse herkesin harika bulduğu filmlerdi ama artık fast and furious, twilight serilerini en iyi filmler olarak seven de var marvel yapımlarını baştacı edenler de var nuri bilgeden başka film izlemeyenler de var.

yirmibirinci yüzyılda tüm şerbetler nabza göre...

hepsi leş gibi dandik dandik filmler boşver

bence kayıp, yeşilçam'ın bir kültür olduğunu düşünüyorum. kardeşim de senin gibi hangi ismi söylesem bilmez, film esprisi yaparsın anlamaz vs. benim jenerasyonum daha ilgiliydi 93 94 sonrası nesil ilgili değil bunlara.

Komedi filmleri güzel. Gerisini izlemesen de olur.

3-5 film disinda bir olayi yok. eskilerin elinde sadece bunlar varmis izeleyecek, elbette sevmisler, anilar biriktirmisler ondan bu yesilcam geyikleri. yoksa kalite, oyunculuk filan bir kac film ve oyuncu disinda cok iyi degil bence.

yaş kaç bilmiyorum ama ilk defa böyle birisini görüyorum
türkiyede yaşıyorsanız bence kayıp. bu filmler türk halkına dair çok şey içeriyor.

Yaş 23. Mesela yaşıtlarım baya biliyo aslında, çoğu izlemiş yani bu filmleri.

Türkiye'de yaşıyorum ama Türk halkına dair de pek bi şey görmek istemiyorum açıkçası. Zaten sokakta yeteri kadar maruz kalıyorum. Şimdi düşününce hayatımda izlediğim Türk dizisi de bir elin parmaklarını geçmez.

içinde kemal sunal ve şener şen'in olduğu komedi filmlerinin neredeyse tamamı çok başarılı filmler.

bir türe ait külliyatı izlememek tabi ki kayıp değil (tercih meselesi) ama en azından kemal sunal ve şener şen filmlerini izlersen hoşuna gider diye düşünüyorum.

çok da lazım değil diye düşünüyorum.

Sadece Çöpçüler Kralı'nı izlesen yeter bence.

Ayrıca;

(bkz: parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği)

ee yıl olmuş 2019, netflix çağı falan :)
biraz geç kalınmış bir hareket, her şey zamanında güzel..

tabi ki kayıp hemen bir liste oluşturulup tez zamanda izlenmeli.

Bunları izleyerek büyümüş bir nesil için yeri farklıdır, objektif bakmak ve cevap vermek zor.

Artık televizyon da izlenmediği için yeni neslin bilmemesini yadırgamam. Gene de "ziyaaaaa" dediğimde karşımdakinin anlaması iyi olurdu.

Al yazmalım selvi boylum
Devlerin aşkı
Namuslu
Milyoner
Dila hanım
Komiser cemil

E bunlar izlenir ama;)

@kimlanbu
İnternette çok zaman geçirdiğim için bu tarz muhabbetleri biliyorum. Ayrıca ziyaaa turşu sulu filmdeydi onu izledim :D

Ya bu saatten sonra izlemem zaten hala düşününce bana ilgi çekici gelmiyorlar ama herkesin bu kadar izlediği filmleri izlemediğim için acaba kaybım var mı diye merak ettim.

"Türkiye'de yaşıyorum ama Türk halkına dair de pek bi şey görmek istemiyorum açıkçası. Zaten sokakta yeteri kadar maruz kalıyorum." cümlelerinin konuyla alakası yok ayrıca çiğ de geliyor bana böyle yorumlar. aslında kayıp diyebiliriz ama bahsettiğin filmleri izleyip fazlasını izlemeyi istemediysen zorlamaya da gerek yok. bi fikrin var sonuçta.

izlemişsin işte. ona benzer filmler var, eğlencelik güzel olanlar da çok

bence bu zamana kadar izlemediysen gerek de yok. ama yine de izlememiş olup da merak edenler için olmazsa olmaz diyeceklerim.

sultan
şekerpare
yakın zamandan neredesin firuze
yakın zamandan komser şekspir
alın yazısı (cüneyt arkın-erol taş)

daha çok yazarım da içimden gelmiyor.

Kültürel anlamda kayıp sayılabilir bir yerde. Yeşilçam'dan kastettiğimiz ne, o da ayrı. '50'li yıllardan başlayan birşeyden söz ediyoruz dolayısıyla yaşadıgınız toplumun o dönemlerde nasıl olduguna dair de ipuçları yakalamış oluyorsunuz.

'60'lı- '70'li yıllarda dram/melodram ağırlıklıdır. '70 sonları itibariyle erotik film furyası devreye girince çöküşe geçmiştir. '80'lerde arabesk patlayınca onun tesiri altında kalmıştır.

Kötü örnekler oldugu kadar iyi örnekler de var, araştırmanız lazım. Örneğin "Sevmek Zamanı" kendi dönemindeki diğer örneklerden çok başka bir filmdir.

"Yılanların Öcü" mesela bir uyarlama olarak fena değil gibi, romanı okumakla aynı şey olmasa da.

Sadri Alışık'ın filmleri mesela ayrı bir tat barındırır.

Ayrıca, Türkan Şoray filmi izlememiş olmak, hele Tosun Paşa'yı falan bilmemek de ne bileyim:))

Türkan Şoray'dan aşırı nefret ediyorum ya :D kadının her türlü ifadesi, konuşması irite ediyor beni. Bi de bu kadını güzel diye gaza getirmişler zamanında :D (Ki gerçi aşırı estetikli olduğu ortaya çıkmıştı sanırım ama o hali bile çirkin)

bazı yeşilçam filmleri biraz ağlak oluyor. o turşu suyu kavgalı film mesela (neşeli günler). "yokluk içindeyiz ama böyle bir aileye sahip olduğumuz için nasıl da mutluyuz" konulu. sonra, hani münir özkul'un "bak beyim sana bir çift lafım var, ben yaşar usta" diye ünlü repliğinin olduğu "bizim aile" de aynı öyle bir film. bunlar tam türkiye'nin o yıllarıda ihtiyacı olan filmlermiş belki ama şimdi artık yemiyor.

ama bazı yeşilçam filmleri de çok absürd komedi tadında. gerçek hayattan kesit yapmaya çabalamamışlar, gelişine saçmalayalım demişler. örneğin tosun paşa'yı tek geçerim. bence en azından onu mutlaka izle.

kayıp mıdır tartışır tabii ama, hemen hemen herkes tüm filmleri biliyor. sohbet muhabbet esnasında "tam yerinde" komik bi türk filmi repliği yapıştırınca ve herkes anlayınca aşırı keyifli bir an oluyor.

"şimdi ananı laciverde boyadım"
verilmiş örnek ama "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği"
"aa dalılılım"
"bunu da yazıcam gasteye"
"teybiko çalıştırdınko / bokoto yemişişko"
"efenim röntgen insanın içini gösteren bi alettir..."
ilk aklıma gelen örnekler.

36 yaşındayım, ben de senin kadar izlemişimdir televizyonda bölük pörçük denk geldiğim kadar. İşyerinde yaşıtlarım replikleri sık sık kullanıyor, genelde anlamıyorum. Onun dışında bi zararını görmedim.

kayıp falan yok hepsi çöp açıkçası. türklerin toz konduramaması tamamen nostalji romantizmi yüzünden. çocuklukları onları izleyerek geçmiş insanlar güzel hatırlıyor doğal olarak.

objektif olarak bakıldığında bir yabancı bugün oturup birini bitirmeye tahammül bile edemez ki böyle yorumları çok görmüşlüğüm var bir ara hababam sınıfını imdb'de top 250'ye soktuklarında.

Yaşıtız, ben televizyonda denk geldikçe yarım yamalak izledim. İzlediğim kadarıyla ilgimi çekmediler fazlaca abartıldıklarını düşünüyorum. Bazen muhabbeti olduğunda katılamamak dışında bir eksikliği yok bence.

ets den ayarlayacağına kendin ayarla. hollanda hava yolları klm ile ucuz ucuş bul bookingten otel bul git daha ucuza. hızlıca gezeyim dersen 3 gün yeter. dolu dolu gezeyim dersen 1 hafta da gezilir.

3, 3.5 gün yeter, 1 hafta çok bence.

Çevredeki köyleri görmek istiyorsanız +1 gün

biz 5 gün kaldık, dolu dolu yetti her şeye. 3 gün ise yeter yetmesine ama tadı damağınızda kalır. bence 4-5 ayırın en az.

gitmeye değer tabiki. harika bir şehir. sadece döndüğünüzde "öyle bir hayat mümkünken biz niye burada betonun ve çirkinliğin içinde yaşıyoruz" diye bir süre ağlayabilirsiniz.

ets'den ayarlayacağınıza kendiniz gidin +1 zaten tur da öyle fazla bir şey ayarlamıyormuş. otel fiyatları özellikle bu sezonda çok uçuktur yalnız. en dandik hosteler bile 20 eurodan başlıyordu biz gittiğimizde.

3 yeter.

Etraftaki köylere bir gün kesin ayırın. Giethoorn, Volendam, Zaanse-Schans, Marken adası falan çok güzel ve bence görülmeli.

Ya Amsterdam bir günde de gezilir bir haftada da. Ama bence min 3 gün lazım, ideal 5 diyebilirim. Sadece bi günü ota, keke düşüp şehri boş boş dolaşarak harcayabilirsiniz yani ilginiz varsa..

sadece amsterdam için 3, çevre köy ve kasabalar için 1 gün yeterli. bütün köyler birbirine benziyor zaten.

Gidiş dönüş 278 dolar'a buldum bilet. Otel ilse 360 euro'du. Biraz masraflı geldiği için vazgeçtim geziden. Zaten sene içerisinde başka gezilerim olacak. Çok masraf çıkarmayım kendime.

normal, bence düzleyip 1900ü zorlayın..

biz kiracı arkadaşla 1350tl lik kirayı 1500 tl yaptık.

yüzde on zam yapmışlar. yüzdeye vurunca gayet makul bence.

enflasyonun altında bile yapmış. daha fazla da yapma hakkına sahip.

Normal değil. Her sene bu kadar zam yapsa nolacak 5 sene sonra 3000 küsür liraya mı oturacan? Anadoluda mikici elemanlar bile 800-900 gibi ufak kiralara % cinsinden zam yapar, 2000 liralık kiraya % yapılmaz. Ben de benzer fiyata oturuyorum adam bir yıl zam yapıyor bir yıl yapmıyor. Yani 2 senede bir 100-125 lira yapıyor bana . İdeali de budur

Kontratta enflasyona göre anlaştıysanız normal hatta az ama pazarlık imandandır ahash

1800'de düzleyelim de :)
baktın şakanı anlamadı 1900'de anlaşın.

Çok normal ama pazarlık sünnettir.

kira artışı diyince kalbim sıkışıyor hele bu enflasyonda. malesef 1925 tl normal ama insafsızlık.

önemli olan civardaki benzer evlerin ne kadar kira verdiği. sahibinden'den tarafsız bir gözle bakın, oradaki evleri sizin evle karşılaştırın. sizce sizin ev için 1925 makul mü? değilse ona göre pazarlık yapın. bir de bir yıldır kirayı düzgün ödüyorsanız bunu da söyleyin. öyle düzgün kiracı bulmak çok zor cidden. ev sahibi de 75 lira için evden çıkmanızı istemeyebilir.

ama 1925 tl benzer evlerle kıyaslayınca makul görünüyorsa bence 25 lirayı düşsün düz hesap 1900de anlaşın.

Suanki zam oranina gore normal ama zam orani %17, yani hic normal degil:) Siz pazarlik yapin, ben de oyle yaptim. 2 senedir olmasi gerekenden daha az zam yapiliyor cunku kiralar zaten yuksek, tufe de yuksek. 1850 deyin, baktiniz olmuyor 1900 de anlasin.

Ev sahiplerinin zoruna gitmiş. Len sizden kesmiyorlar korkmayın. Bir ay kiraya veremesin göreyim ben o yönetimi. Tabi ki pazarlık yap. Ülkenin durumu ortada falan de. Düzenli ödeyen çoğu kiracı pas geçiyor. Sizlişmisini izitmiyip bişki kirici bikirim hahhahaha

konustum simdi. nuh diyor peygamber demiyor.

adam maasli isci. mudur gibi bir sey. yonetim her daire esit olsun demis. ben karisamam dedi.

o zaman yonetimle konusayim dedim, bir sey degismez dedi.

ajitasyon yaptim olmadi.

bende o zaman sert davrandim. bir suru aidat topluyorsunuz ev isinmiyor, bari cam balkon yaptirmama izin verin dedim.

siz kendi cebinizden yaptiracaksaniz olur diyor >_<

iyice sert ciktim. tamam yonetimle konusacagim dedi ama bir sey olmayacak gibi :(

herkese zaman ayirdigi icin tesekkurler.

hep bir satir atlayarak yazdim. sinirden herhalde :/

Cam balkonu neden siz cebinizden ödüyormuşsunuz? Ne saçma, sanki evden çıkarken sırtınıza mı sarıp götürecekmişsiniz balkonu?!!

"Her daire eşit olsun" dedikleri diğer daireler de mi 1925 tl ödüyor şu an?

@ cymbelina

dedigine gore diger dairelerde 1925 olmus. ama tabii teyit edebilecegimiz bir kaynak yok.

cam balkon icin bir kez daha konustuk. yonetim kurulu toplaninca oylama ile belli olur dedi.
oda taaa ocak ayinda dedi.

diger daire sahipleri zengin oldugundan cok umursamiyorlar sanirim :( bende ocak ayina kadar zengin olmayi deneyecegim bi.

araba sahibi araçta değilse onun vekaletnamesi lazım. araçtaysa vekaletnameye gerek yok.

arabayla gidince hemen vizeyi verelim demiyorlar. gecen haftalarda tanidigim bi grup arabayla yunanistan’a gidecekti hicbiri vize alamamis ama ogrenci falanlardi. alakasi yok yani.

no.

nö

nöööö, hele sektöründe öncü ya da liderse koşarak kaçıyorum

bi arkadaşım o ilandaki firmaların genelde gerçekten büyük firmalar olduğunu, ilanda yığılma olmaması için o tarz ilan verdiğini söylemişti. ama ben yine de genelde başvurmam.

başvurmuyorum güven vermiyor

bizim şirket büyük bir şirket. ismi gizli olarak ilan veriyorlar. çünkü isimli ilan verirlerse şirketteki özellikle üst düzey yöneticiler "aa bizde böyle bir pozisyon açıksa bizim yeğeni o pozisyona aldıralım" diyormuş. kimse de üst düzey yöneticiye bişey diyemiyormuş. bu torpilin önüne geçmek içinmiş.

prensip geregi hayir.

diger turlu dusun, her turlu bilgin gizli olarak onlar seni alir miydi? niye kendini gizliyorsun.

eger torpili vb onlemek icinse bu dolayli yoldan demektir ki bizde torpil donuyor. yarin obur gun patronun yegeni gelip senin terfini alabilir.

gec.

@eindaclub

yani şimdi öyle bir benzetme olmuş ki bu...

ilana başvurduktan ve görüşmeye uygun bulunduktan sonra firma adını söylüyorlar tabii ki. "işe alındınız, buyrun firma adı buydu" demiyorlar.

bazı 'head hunter' firmaları da önmce kısa bir görüşme yapıp uygun ise firma adını deklare ederler.

Basvurun ne kaybedeceksiniz ki?

Gorusmelerde, ileri asamaya gelince sirket adi soylemeyecekler mi? Sansa baslamayacaksiniz sonucta. Hic bir sey kaybetmezsiniz basvurun.

değil, ayrıl coco

Değil bence. Hayat standartları farklı olur.

Kadın için sorun olmasa da kadının çevresi devamlı eleştirecek. Zamanla kadının da gözüne batar bu durum

avukat kasiyer olmaz

ama avukat - tuccar, avukat - isadami, - avukat sanatci olur vs...
okumusluktan cok sosyal statu muhim.

bu tarz konularda önemli değil derim genelde ama kasiyer biri ve kariyer sahibi biri hiçbir ilişkide olmaz bence. meslek durumundan ya da maddi meselelerden değil aradaki hayat tarzı, dünya görüşü, eğitim durumu vs gibi farklar nedeniyle bence. iki insan aynı dili konuşabilecekse bu konularda neden olmasın. ama mümkün görünmüyor.

ve kesinlikle erkeklerin bu tarz konularda kompleks yaptıkları bir gerçek. kadın sorun etmese de erkek eder, kesin bilgi yayalım.

Erkek sorun ediyor, kadin degil. Kayitsiz +1

bence sorun. kadın illa ki başa kakar erkekte kendini ezik hisseder.

Kadının fazla kazanması önemli değil ama meslekler Ve eğitim arasında uçurum olması sorun olur. Yakın çevremde avukat-garson ilişkisi vardı. Geçici bir iş de değil, adamın yıllardır mesleği garsonluktu. Yine seviye olarak kızın mesleğine oldukça uzak Ama beyaz yakalılığa yakın bir iş bulunca nişanlandılar. Diğer türlü ciddi adım atamayacaklardı. Kız kabullense de ailesi sorun etti.

Bunun erkek avukat-kadın kasiyer olanı bile biraz sorun. Az bir şey yakın olmak lazım.

Tanıdığım.neredeyse tüm arkadaşlarımın eşleri (kadın) arkadaşlarımdan daha iyi bir konumda ve daha iyi maaş alıyorlar. Bu sorun olmuyor aksine daha rahatlar. Ama iki taraf da üniversite mezunu tabii


Avukat kasiyer olayını yorumlayamam da bi kişiye bakmak gerek. Kasiyer diye kültürlü okumuş olamaz diye bir kural yok sonuçta.

Avukat kasiyer sadece bir örnek. Örnekleri çoğaltabiliriz. Kasiyer olup da kendini geliştirememek değil anlatmaya çalıştığım. İlişkideki kişiler bunu sorun olarak görmeyecek belki ama toplumsal düşünce, baskı, adına ne derseniz, ne kadar ağır basacak? Sonrasında doğal olarak kompleksler başlayacak.

Teşekkür ederim cevaplar için.

herkes para ve statü ile kafayı kırdığı için sorun elbette.

İlk zamanlar aşkın gözü kördür bu durum sıkıntı yaratmayabilir ama ileri zamanlarda illa ki yaratacaktır. Hem erkek kendini güçlü göstermek ister. Bu statü anlamında olsun ya da başka anlamda olsun. Doğal olarak böyle bir durumda erkek kendini psikolojik olarak zayıf hissedecektir.

Özetle sorun yaratır.

zor, ama olabilir.

tarafların biri üniversite okumuş, diğeri okumamışsa aralarında benim gördüğüm kadarıyla baya bir konu eksikliği oluyor. üniversitede ortamı, belli bir seviyenin üstündeki insanlarla sosyalleşmeyi, geyik yapmayı falan öğreniyorsun. üniversiteden mezun olunca artık kendi seviyende olmayan insanlarla muhabbet biraz yavan geliyor. boş konuşuyorlar gibi geliyor.

böyle bir ev arkadaşım vardı. çok iyi çocuktu ama pek ortak bişey konuşamıyorduk. bir gün "rothschildler dünyayı yönetiyorlarmış" demişti. seviye bu olunca ilişki yürütmek bence iyice zor.

benim gördüğüm iki ilişki vardı bu şekil, ikisi de yürümedi. ha ama kasiyer kişisi kendini çok iyi yetiştirmiş olur, espriyi, sarcasmı falan anlar, "hayatın amacı ne" diye konuştuğunuzda bile çok da mantıksız olmayan fikirler sunabilir vs bence o zaman yürür o ilişki.

bu arada kadın/erkek fark etmiyor bence bu durumda. maddiyat da fark etmiyor. örneğin benim gördüğüm ilişkilerden birinde çocuk babadan zengin ve okumamıştı. kız ise üniversite mezunu, ortalama gelirli bir kızdı. ama kız yapamadı ve ayrıldı. diğer yandan benim kazancım erkek arkadaşıma göre hatrı sayılır derecede fazla ama asla problem etmeyiz bunu. toplumsal olarak da ne ailemden ne arkadaşlarımdan negatif bir şey duymadım.

tr için soruyorsanız zor fakat avrupa ülkeleri için doğal.

however. neden bilmiyorum ama oyle hehe

c ) althought

bence de however. kulağa öyle geliyor. böyle böyle ydsden 90 aldım:)

virgül yapısı ve özellikle kendisinden sonra gelen hard zarf yapısı sebebiyle cevap however, burada however ancak anlamı dışında “ne kadar yaparsa yapsın” anlamı taşıyor

however. Sonrasında gelen zarf sebebiyle. Kesin bilgi.

however kesin bilgi +1

seçenekleri tek tek koyduğunda zaten diğerlerinin hiçbirinin olmadığını da görebilirsin.

however +1

althpugh olsaydı sonrasında “he works hard” demeliydi.

whatsoever ve whenever zaten olmuyor, alakasiz.
although ya da unless olmasi icin arkasindan he works hard gelmesi lazim.
burdaki however, "but" anlaminda degil. o yuzden ters kose yaptirabilir.

'however hard he works...' cevap "however".

"ne kadar çok çalışırsa çalışsın..." anlamı var.

cevap however ama şıklarda olmasa da "how hard he works" de olmaz mı?

However ama burada no matter how kalıbı daha güzel olurdu, daha uygun.

calisma saatleri?
flexible calisma saatleri?
evden calisma imkani?
ek benefitler?
ortam nasil, ofisi görme imkani var mi?

Benden beklentileriniz neler
Kariyer olanaklari
Gelisim imkani
Daha once ayrilan varsa ekipten neden ayrildigi
Ekiptekiler ve organizasyon yapisi.

Ilk gorusmede maddi degil daha yukaridaki sorulari sorun. 2. Gorusmede 1.deki konulara gecebilirsiniz

(pozisyon yöneticisine) ideal adayı nasıl tanımlarsınız?
ajandanızdaki ilk 3 öncelik nedir şu an?
performansımı nasıl ölçeceksiniz?
şirket kültürünü tarif eder misiniz 2-3 kelimeyle
şirketin şu andaki genel stratejisi nedir?
mevcut ekibin durumu, ruhu benim buradaki misyonum
uzar gider
benim sorduğum kısım bana sorulandan dha uzun oluyor genelde

black fridayin sorularını sormayın tabiki. onlar anlatırlar.

pozisyonunuz neden açık?
kime bağlı çalışacak bu pozisyon? yöneticilik anlayışı nasıl?
görev tanımı net mi?

gibi sorular sorabilirsiniz.

bradshaw + 1

@benaslinda

niye? :))

Superbin soruları çok profesyonel, not alacağım bunları. Ben ilgili pozisyondaki kişinin neden ayrıldığını ya da eleman sirkülasyonu nasıl onu soruyorum tabi böyle direkt değil de daha güzel ifadelerle.

@black friday çünkü bu sorular çok yüzeysel. işin tanımını, içeriğini, yöneticiyi, şirketin değerlerini, yetkinliklerini, yapılacka işin değerini merak eden bir adayı mı alırsınız, yoksa "nasıl yatarım yeaa?" diye merak eden birini mi alırsınız?

ben 10 yıldır ik'cıyım, hep birinci adayın işe alındığını gördüm. sizin soruları kibri fazla olan yeni mezunlar soruyor, iş hayatına girdikten 3-5 yıl sonra o sorular akıllarına gelmiyor.

iş sizi hem maddi hem manevi yönden çok tatmin edecek bir iş olsa çalışma saatleri önemli olur mu? olmaz.ortam önemli mi? değil. işin tatminini merak etmek lazım.

yoksa 8-5 mi , 9-6 mı vs. bunlar önemli değil. ayrıca mülakatta bunlardan bahsederler. bizim çalışma koşullarımız vs.. bunlardır diye.

@benaslinda

yanlis anlamayin ama bende 10 yildir yurt disinda calisanim. o sorulari nasil yatarim yeaa diye soran biri zaten o görüsmeye kadar gelemez :))

yurt disinda tam tersi, yönetici geliyor zaten görüsmeye anlatiyor. bana direkt baglisin etc filan ekliyor. sonra calisma saatlerinde filan pazarlik edebiliyorsun. bunu sormak zaten ayip degil, cocugu olan var, spora giden var. is ve sosyal yasam dengesini önermeyen firmada calisilmaz. ik ci olarak bunu bilmenizi beklerim.

her is icin gecerli degil ama cogu zaman büroda gecirilen zaman bos, ondan haftada bir home office verilir calisana. ik ci olarak bunu da bilmeniz gerek, hatta eksikse sirketinizde bir study yapin derim. elbette sektörden sektöre degisir.

ben sadece "işe gelirken ne giycez" diye sormuştum :D (yani bir dress code var mı anlamında)

@black friday, türkiyenin çalışma koşullarıyla yurt dışının çalışma koşulları inanın ki çok farklı :)

burada cxo değilseniz, kimse sizinle kolay kolay mesai saatleri pazarlığı yapmaz. iş/özel hayat dengesi ne yazık ki Türkiye'de çalışan işçiler için önceliklerden biri haline gelemiyor. gelmesine de inanın çok uzun yıllar var.

ben bilişim sektöründeyim, burası hemen hemen en rahat sektörlerden biri ama dediğim gibi mülakatta yüzeysel sorular şık durmuyor ne yazık ki.

İş durumunuz nasıl, satışlarınız nasıl, piyasada neredesiniz gibi sorular olabilir.

Ben vodafone a geçtim. Bir red ama adını unuttum.

49 tl 10+2 gb internet, 1000 dk. 250 sms
Bunun bir altı sanırım 6 gb 35 tl idi ama zaten Turkcellde 50 üstü ödediğim için geniş geniş kullanayım dedim.
Çiçek gibi

ben de geçen sene turkcell'den vodafone'a geçtim. faturasız.
28 liraya: 5 gb internet + 750 dakika + mesajlar. bir de her haftasonu 90 dakika internet kullanımı hediye ediyor.

çok memnunum.

turk telekom faturasıza geçin selfy yaz paketi 8gb 750 dk 1000 sms 27₺
şuan daha iyi bir paket yok bildiğim kadarıyla.

turk telekomda interneti bol bircok paket var, birini sec, faturali faturasiz bircok alternatif var

geçmeden önce evinizde, iş yerinizde vs. diğer hatların çekip çekmediğinden emin olun.

vodafone öneririm. en cazip fiyatlar onda.

kadıköy'de, kadıköy pasajının alt katlarındaki birçok dükkanda.

ya da o pasajın ilerisinde köşede eski alkım - yeni arçelik binasının karşısındaki doğa sporları malzemeleri satan swat outdoor'da var.

zamanında her iki yere de sordum. fiyatlar aynıydı.

dekatlon

uçağa almazlar.

Ucaga alinmiyor. Kadikoy'de Adrenalin ya da K2 var.

-bol su,
-soda, limon, tuz, su, (nam-ı diğer churchill) ve ekstra taze nane,
-nane çayı,
-bol su,

bol su
soda
c vitamini
rennie
kahve
alka-seltzer

bonus: hangover kit

öncelikle duş
sonra alka seltzer, eğer yoksa limonlu karbonatlı su
ve son olarak, şu an muhtemelen çok zor geliyor ama çıkıp biraz yürümek.

Alka-seltzer deniyor ama çok uzun süredir yok o Türkiye'de diye biliyorum. Zaten karaciğer yorulmuş, bir de ilaçla yormak da garip bir mantık. İçtiyseniz, bu hale geldiyseniz, vücudu zorlamayın. Bol su tüketin, soda tüketin (soda bol değil su bol) ve dinlenin.

Bu ilaçlar kanı sulandırıyor. Alkol de öyle. Beyin kanamasına göz kırpmaya gerek yok yani. Zaten içmek bu kadar etkiliyorsa, vücut bir şekilde alarm veriyor aslında size. Yapma diyor, bak böyle olmaz diyor. Zaten baş ağrısının temel sebebi de susuzluk. O yüzden bol su.

@windows'cum hello. alka geçen ay geri döndü, fyi :)

Bol su ic. Aslinda aksamdan bol su icmen lazimdi. Aklinda bulunsun, alkolu cok aldiginda suyu da bol ic, ertesi gun o kadar kotu olmazsin.

alka-seltzer kesin çözüm. bol bol sıvı, sıkma portakal suyu falan. ama aç veya tok fark etmez hızlı bir rahatlama verir alka-seltzer.

aspirin + sitrik asit + karbonat = alka seltzer ; sözlükten anshar ne güzel yazmış. Büyükçe bir bardağa yarım limon, 2 tatlı kaşığı cep sodası , 1 bebe aspirini aha sizin meşhur alka seltzer :) Soda iyidir içiniz

1 kedinin cins olması sebebiyle, ya satmak ya da eşe dosta vermek sebebiyle
2 kısırlaştırmak zor geldiği için
3 vay efendim ben hayvanın kısırlaştırılmasına karşıyımcılar
4 bi defa doğum yapsın da sonra kısırlaştırırımcılar

aklıma gelenler bunlar.

Benim annem (kedimiz yok) "yazık o da bi kez anne olsun"cu.

Kedimi her yaz annemlerin yazlığına götürürdüm. Orada gün içinde dışarıda takılıyordu. 4 yaşındayken yazlıkta hamile kaldı. Özellikle istediğim bir şey değildi ama havalara uçtum.

Onun doğumunu izlemek mucizevi bir olaydı benim için. Kelimelere sığmaz. Ben biraz odunum bir de. Annemle doğumu izlerken oturduk ağladık. Bebekler çok tatlıydı. Birisi hala benimle. Şimdi 7 yaşında. Elime doğan, o fındık faresi kadar küçük ve çirkin şeyin şu anda 7 yaşında olması bana muhteşem geliyor. Çoluğum çocuğum da yok, belki ondan bu kadar güzel geliyordur. Neyse tabi buralar işin romantik kısmı.

Kedilerde annelik duygusu olmadığını elli tane makalede okudum ama bunların hiçbiri benim doğum yapana kadar hırçın olan ve sözde oyun oynarken elimi kolumu kanlar içinde bırakan anne kedimin doğumdan sonra pamuk gibi olmasını, bir daha asla tırnaklarını çıkarmamasını açıklayamıyor. Annelik duygusu değilse bile var işte bir şeyler. Doğumdan sonra birden uyumlu, sokulgan ve sıcacık bir kedi oldu.

Bencillik denilmiş ama en başta kedi sahibi olmak bencillik değil mi ya. Bence öyle. Kediyi alıp eve kapatıyorsun. Tamam sokakta kalsa belki daha genç yaşta ölüyor ama evde de ne kadar keyfi yerinde, gelen gidenin onu mıncıklamasından ne kadar mutlu bilmiyoruz. Yani kedinin doğurmasını bencillik olarak görene kadar bence en başta kedi sahiplenerek ego tatmin ettiğimizi kabul etmekle işe başlayabiliriz. Doğurmasına gelirsek; bunu eleştirmekle “neden kendi çocuğunuzu doğuruyorsunuz, bir sürü muhtaç çocuk var onları evlat edinin” demek arasında bir fark görmüyorum. Ebeveyenler kesin bu cümlem yüzünden gömecek beni. “AYNI ŞEY Mİ ONLAR !!1!1!!” :) Bilemeyiz, belki de aynı şeydir.

Soruda en çok anlamadığım kısım: "kedimizin hamile kalmasına izin vererek beğenilme dürtümüzü doyurmaya çalışmak." o nasıl oluyor?

Evde yaşamaya alışmış, hatta evde doğmuş bir kediyi sahiplendim, ben arada 4 günlüğüne de olsa yalnız bırakıyorum ve içim rahat etmiyor. Şimdi benimki doğursa 4-5 tane bir ya da iki tanesi hariç sahiplendirir sonra bir yere gittiğimde içim daha rahat eder, tek başına olmaz kedim. Benim yaklaşımım da bu şekilde.

Diyeceksiniz ki neden sokaktan kedi sahiplenmiyorsun, e sokak hayatına alışmış kediyi neden sokaktan alıkoyayım ki?

yanıtları okudum ama hiçbir mantıklı cevap yok gördüğüm kadarıyla. sokaktan bir tanesini daha kurtarmak varken herhangi bir canlıyı, herhangi bir sebepten bilinçli bir şekilde çiftleştirmek; vicdanı ve mantığı olan bir insanın yapabileceği bir davranış olmamalı.

sokakta yaşayan kedilere ne olduğunu biraz olsun merak ediyorsanız son duyuruma bir göz atmanızı öneririm.
bazıları sokakta mücadele veren canlılar için bu kadar çırpınırken sizin bu romantik gerekçeleriniz o kadar havada kalıyor ki.

her hayvanın yeşillikler içindeki bir sitede koşup oynadığını, yediğinin önünde yemediğinin arkasında olduğunu ve keyfinin yerinde olduğunu düşünüyorsanız baya bir yanılıyorsunuz. bu ülkede kedilerin çöpten yemek yemesine laf eden "insan"lar var.

piremses genel olarak söylemek istediğim her şeyi söylemiş ama ben de ekleme yapmak istiyorum.

sokaktaki tek bir canı kurtarmaya çalışırken bile çaresizliği ve imkansızlığı birebir yaşamamış hiçkimse hiçbir şekilde ama işte annelik, ama işte biz onları eve kapıyoruz ama bilmem ne deme lüksüne sahip değil ve olmamalı. sokak bu çocuklara iyi gelmiyor, bu çok yalın bir gerçek. sokaktaki kontrolsüz üremenin önüne geçemezken, her gün onlarca can sıkıcı olayla karşılaşırken ve bir şekilde varımızla yoğumuzla bu çocuklara siper olmaya çalışırken bazı insanların romantiklikle veyahut ticari hırslarla ne olduğu çok mühim de değil esasen; bilerek, isteyerek hayvanları çiftleştirmesi, buna göz yumması bana sadece aptalca geliyor.

1. olumsuz fikir belirttim diye düşük saygı çıtasına sahip olduğumu hiiiç sanmıyorum açıkçası. Bence gerçeklerin bu kadar net belirtilmesine bir cevabınız olmadığı için bu yola başvuruyorsunuz. Lütfen büyük resmi bize de gösterin de, kısıtlı düşünme becerimiz biraz gelişsin. Ama karşılığında ben de bugüne kadar karşılaştığım gözleri yerinden pörtlemiş, arka bacağı kalçasına kadar açılmış/kemikleri ortada olan ya da akciğeri sırtına yapıştığı için nefes alamayan "sokak hayatına alışamamış" kedilerden bahsederim.

2. kedinizin hamile kalmasını özellikle sağlamadıysanız duyar yediğinizi düşünmenize de gerek yok.

doğru düşünüyorsunuz. bazen insanlaştırma gibi, annelik yaşasın diye düşünenler oluyor. bazen de torun gibi, evde doğsun, kedi sayımız artsın diye düşünenler...

kedilerin yılda 2-3 kere 4-5 yavru doğurduğunu varsayarsak çiftleştirmek çok saçma. hele de bilinçli şekilde çiftleşsin, doğursun diye uğraşmayı ben de anlamıyorum.

ya çekmeköy belediyesi aile falan demiş. eşcinselliğin ne olduğunu bile bilmeden ahmak kesiyorlar aile diye.
iki babası ya da iki annesi olan çocuk ailesiz mi oluyor? dünyada ciddi bir ailesiz büyüyen çocuk sorunu var. eşcinsel bir aile bu çocuklardan birini evlat edinip istediği hayatı yaşayamaz mı?
cehalet hep bunlar ondan oluyor.
pardon ya eşcinsel evlilik daha gelmemişti değil mi? karıştırıyorum medeni ülkelerle.

Evet ailesiz olur. Batı şu an bunu normalleştiriyor diye sapık bir ilişki içinde çocuk büyütmeyi normal saymayacağız.

bence batıdan mümkün olduğunca koşarak uzaklaşın. size ters.

Selam. Escinsellerden hicbir istegim yok, kendi halinde takilsin istedigini yapsinlar. Benim derdim escinsellerin kendisiyle degil, bunlarin sozum ona avukatligina soyunmus SJW'lerle.
Ayni evde 3 tane escinselle yasarim ama 1 tana SJW ile 1 hafta dayanamam.
Tesekkuler.

Aile doğuran değil, bakıp büyüten, ilgi gösterendir. Kişilerin cinsiyeti bu konulardan bağımsızdır. İki baba veya iki anne de düzgün insanlarsa gayet iyi bir şekilde çocuk büyütebilirler.

Bence belediye eşçinsellikten ziyade ailenin ne demek olduğunu bilmiyor. Ezbere büyümüş işte insanlar ne yapacaksın.

Normalde böyle uzama potansiyelli tartışmalara hiç girmem ama dayanamadım bu sefer.

stavro+1
Benim de bir isteğim yok. Ama nasıl ki "ben heteroyum. Ben heteroyum" diye gözümüze sokulmuyorsa, "ben homoyum, ben homoyum" da gözümüze sokulmasın.
Olay nefret suçuna karşı olmayı geçti. Reklama ve zorla yapay bir gösteriye döndü.
Netflix in felsefesi "herkes gay olursa dünya ne güzel olur" a döndü.

Escinsellerden heterö erkekler erkek olmalarini istiyor olabilirler. Kutsal bir seyi nasil reddettiklerini almiyorduk kafaciklari. Onlar icin pozitif ayrimcilik yok mu, yani her yerde dislanan kisiler midir bu escinseller? Batiya dogru gidince cinsellik uzerinden sosyal sinifsal ayrismalar azaliyor ve pozitif ayrimciliklar artiyor, kadinlarda oldugu gibi bu da. Ekmegini de bu magdur edebiyati yapip her zaman mağrur kalan kesim yiyor. Sonra birileri kendi yedigi naneleri kabullenebilmek adina her türlü cinsel ozgurlugu mesrulastirmak icin baska insanlarin savunuculuguna soyunuyor. Yani insan insan oldugu icin ozgur kilinabildi mi ki? her seyi yapip kendi cinsellik anlayisinda hicbir escinsel egilim gormeyen kendini tahakkum kurunca erkek sanan gibi, kendi yaptiklarini kabul ettirmek icin her turlu ozgurlugu savunmaya baslamis bireysel ahlaki yargisi olmayan surekli bir kommun ve fikri etrafinda oyalanan insan da ikiyuzludur, celiskilidir. Herkes kendi davranislarinin sorumlulugu alabilse ve ahlak anlayisini bunun uzerinde kurabilse sorunlar ortadan kalkar.

Eşcinsellerden bir şey istenmiyor sadece yapılan şeyin normalleştirilmeye çalışılması can sıkıcı. Eşcinsel bireylere lafım yok eşcinselliğin kurumsallaşmasına karşıyım.

ben heteroluğumu milletin gözüne sokmuyorum, eşcinseller de sokmasın, denmiş? oldu paşam,
başka isteğin? senin davrandığın ya da uygun gördüğün gibi davranmak zorunda herkes ?

@dieis, ben de senin fikirlerini hastalıklı ve tehlikeli buluyorum ve tedavi olmanı istiyorum. o nasıl olacak ?

Ben farklı bir görüş beyan etmek istiyorum.

eşcinseller istediği gibi yaşayabilir. isterse yan komşun olsun isterse arkadaşım olsun benim için sıkıntı yok. fakat sosyal medyadaki iki yüzlü, çıkarcı hetero tiplerden nefret ediyorum. bu sene daha çok ikiyüzlülüklerini gördüm. sosyal medyada konuyla ilgili paylaşım yapmadım diye tavır takınanları gördükçe midem bulanıyor. kaldı ki ulusal bayramlarda bile çok fazla birşey paylaşan bir insan değilim.

ortamlarda küfür niyetine "ibne" kelimesini kullanırken, sosyal medyada pride hakkında birşeyler paylaşıp birilerini tavlayacağım diye ikiyüzlülük yapmayın.

Bir şey istemiyorum. Gözümüze sokmasınlar. Heteroyum. Kimseye “knk ben heteroyum he adım mehmet bu arada” demiyorum. Ama eşcinsele yol sorsan “ben eşcinselim, gideceğin yer şurada” diyor. Kimsenin gözüne sokmadan ne isterlerse yaşasınlar. Biz de toplumun genelinin veya azınlığının uygun görmediği bir çok şey yapıyoruz ama kendi içimizde yapıyoruz. Eşcinseller bunu kamusal alanda göstere göstere yapmak istiyor. Sorun burada. Hiç bir heteroseksüelin ben heteroyum veya eşcinsel değilim demezken eşcinsellerin yakında kartvizitlerine bile bunu yazacaklarını düşünüyorum. İnsanları rahatsız eden de bu. Kendilerinin de bu durumdan zevk aldığını düşünmüyorum. İnsan her dakika tercihlerinden bahsetmekten (sadece cinsel yönelim deil, herhangi bir tercih) bıkmalı. Hayatın olağan akışı buna izin vermiyor, gereksiz kalabalık oluyor bu belirtme ve belli etme arzusu yüzünden. Tabi yukarıda yazdıklarım sadece kıçını başını “ben eşcinselim ooooh bunu duymak zorundasın” diyenler için geçerli. Yoksa cinsel tercihiyle alakalı kesin bir fikre sahip olduğum fakat bu durumun aramızdaki ilişkiyi bir zerre etkilemediği bir çok tanıdığım var. Eşcinsel olduğunu hali hazırda bildiğim kişiler de mevcut. Herkes istediği gibi yaşasın, her nasıl mutlu oluyorsa. Sadece gözümüze sokmasın. Herkesin derdi böyle gibi zaten. Dindar kesim de bundan rahatsız muhtemelen. Yoksa kim kime ne yapıyor kimseyi ilgilendirmez.

Eşcinseller ile derdim yok. Heterolar da gözüme sokmasın, homolar da.

Madem tercih değil, madem dogal bir yönelim-heteroseksuelizm gibi-
olağanüstü aşırı davranışlarla "normal" yönelimi anormal/olağandışı gibi lanse etmesinler.

Ek olarak şu lut kavmi tweetleri atan; hak yemek, zulmetmek gunah degilmis gibi davranan, isine geldigi gibi günah secen ultra dincilerimize allah akıl fikir versin.

Not: aseksüel

biz heterolar insanların gözüne sokuyor muyuz diyoruz da hayatın büyük kısmı tam da bu heteroluğun kutsanması yolunda ilerliyor, her şeyimizi göze soka soka yapıyoruz aslında heteroların yaptığı sıradan şeyleri gayler yapınca gözümüze sokmasınlar oluyor

örneğin, bir mağazada çalışan kadını iş çıkışında erkek sevgilisi almaya gelir, karşılaşınca mağazanın ortasında kısaca sarılırlar mesai bitince el ele çıkıp yemeğe giderler, ne kadar iyi bir çift deriz arkalarından

gay bir çalışan için aynı el ele tutuşma senaryosu tekrarlandığında gözümüze sokmayın deriz, önce bir kendimizle yüzleşelim

@false pretention bunu kişisel alma sadece senin örneğin üzerine söylemek istedim, insanlar iki yüzlü davranıyor o yüzden gayleri yok sayalım demediğini de biliyorum, fakat böyle bir olay varsa bunu o arkadaşınla konuş, o kişinin olmamışlığı sığlığı için bu konuyu tümden kaldırıp atmamıza gerek yok, kişisel bi aymazlık

Homoseksuelligi goze sokmaktan kasit bu degil, bunu hepimiz biliyoruz. Iki homoseksuelin magazadan el ele tutusarak cikmasi biz siradan heterolar icin escinselligin gozumuze sokulmasi degil.
Escinsellik muhabbetinin boku cikmis durumda su an.
Durum sunun "escinsellik" versiyonu olmus vaziyette artik: c12.incisozluk.com.tr

Edit:
Imza: 20li yaslari escinsel haklari, pozitif ayrimcilik vs her turlu liberalizm kasmakla gecirmis en nihayetinde mantigi agir basip tum bu sacmaliklarin icinden siyrilmis former SJW.

Bir de o kadar popüler ki... eşcinsel olup olmadığının farkında bile olamaycak yaşta gençler eşcinsel oluyor. Farkında derken, yani eşcinseller bunun tamamen hislerle alakalı olduğu konusunda ısrar ettiği için böyle yazdım. Yoksa 15 16 yaşında çocuk sadece özentilikten eşcinsel taklidi yapıyordur, başka açıklaması olduğunu sanmıyorum. Bizim zamanımızda da sigara içmek popülerdi hepimiz sigara içtik... şimdi feminen erkek olmak moda, makyaj yapan erkek olmak moda, sakallı feminen erkek olmak moda, “kadınım ben” diyen sakallı adam olmak moda falan.... gençler de modaya ayak uyduruyor.

Soruya cevap değil ama
Evet eşcinsellik bir psikolojik rahatsızlıktır. Cinsel yönelim bozukluğudur.
Tedavi edilmelidir/edilebilir bilemem.
"Tarafların rızası vardır, doğuştan gelir, hislerle ilgilidir, sanane kim kimi s.yosa lan" tarzı şeylerle savunmak da mantıksızdır. Çünkü misal aynı durum ensest ilişkide de vardır.

CSD Köln için daha iyi bir organizasyon istiyorum. Beklentilerimi bu sene de karşılamazsa yolum Amsterdam'a düşecek.

Gönül ister ki, lokal organizasyon güçlü olsun, arkadaşlarım bunun için gelsin.

Yoksa niye elin tahta papuçlular memleketine gideyim... Bu tahta pabuçların iyi organizasyonlarını bizim gözümüze sokmasını istemiyorum. Kutlasınlar, Hollandalı olmak bir hastalık değil, bir tercihtir neticede. AMA GOZUMUZE SOKMASINLAR Hollandalılar ve sjwler.

şöyle de bir gözlemim var lgbtq+ toplulukları heterolar için bir kütle gibi, herkesin aynı fikirde olduğu bir yapı gibi görünüyor, içeride ise birçok farklı fikir görüş canlı tartışmalar sürüyor, yani sizin öyle yapmasınlar böyle yapsınlar, şunu da şöyle anlatsınlar dediğiniz şeyler zaten çok önce konuşuldu, konuşuluyor, yani ilk defa sizin aklınıza gelmiyor bunlar

herhangi bir topluluğun, hareketin, düşüncenin bu kadar dışında olup da bu kadar kesin konuşmak bana tuhaf geliyor

bu sadece lgbtiq+ topluluğuyla da ilgili değil, örneğin çevre aktivistleri bir eylem yapıyor, bu hareketten daha bir saat önce haberi olmuş, konunun geçmişini, imkanlarını, politikasını, yol haritasını, hukukunu, deneyimini bilmeyen insanlar, onu öyle yaptınız ama olmaz böyle yapın diye akıl veriyor

işçiler eylem yapar akıl verilir
kadınlar eylem yapar akıl verilir
öğrenciler eylem yapar akıl verilir
çevreciler eylem yapar akıl verilir
sosyalistler eylem yapar akıl verilir
...
gider bu daha

kişisel bir cevap değildi bu genel gözlemimi paylaştım

Ya şu soruda yazan yorumları okumaya bile dayanamıyorum. Ötekileştirici ve nefret dolu söylemleri nasıl bu kadar kolaylıkla benimseyebiliyorsunuz? Allah aşkına gidin kitap okuyun ya. Gerçekten. Kitap okuyun! Önce bilgilenin, konuya dair farklı fikirler edinin, güncel tartışmaları takip edin. Ama bunları yapmadan ahkam kesmeyin. Hakkınız yok bunu yapmaya.

Soruya cevap: Herkes cinsel yönelimini de, cinsel kimliğini de istediği şekilde, özgürce yaşasın. Bırakın artık şu homofobiyi, transfobiyi.

@lolita onu diyenlerin bazıları troll hesap. boşver.

kadınlar ne yapsın, nasıl yaşasın?" diye sormak gibi bir şey bunu sormak. elbette ki eşcinseller de keyifleri nasıl istiyorsa öyle takılsınlar, kafalarına da tokadan başka bir şeyi takmasınlar :p sonuçta hepimiz saygı, görgü vs bazı toplumsal kurallar olduğunun farkındayız. kimse "ben eşcinselim, bu da benim özgürlüğüm hüsnü" diye sokağın ortasında sevşimiyor ya da atacağı bir işveli bakışıyla bacınızı kocanızı eşcinsel yapmıyor.

eşcinsel olmak normal bir şey. bana asıl anormal gelen, eşcinsellerin bugüne kadar bu derece kapalı kapılar ardında eşcinselliklerini yaşamış olmaları. başka insanlar onlar için anormal demiş, onlar da yıllar yılı ses çıkar(a)mamışlar ve bugün geldiğimiz nokta bu: "eşcinselliği normalleştirmeyelim". ya da "eşcinsellik tamam, ama adam adamı uluorta öpmesin". bir de çok haklı bir savunmaymış gibi eklerler; "hiç estetik değil çünkü." bazı insanların koca popoları da benim estetik algıma ters, ben bir şey diyor muyum?

neyse. alışılacak bence zamanla ve hiç konusu bile açılmayacak kadar normalleşecek. nasıl ki 1900'lere kadar kadın toplumsal hayatta hiç yoktu, nasıl ki çarşıya, pazara, işe vs sadece erkekler gider; kadın sokağa çıkınca herkes laf ederdi; şimdi de eşcinseller için benzeri bir şey geçerli. o zaman da eminim ki kadınların toplumsal hayatta olmasını "şunu normalleştirmeyin kardeşim yeaa" diye eleştirenler vardı. ne oldu? normalleştirdik. eşcinsellik de gittikçe daha da normalleşecek.

başkalarının hayatlarına karışmaya, onlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte etmeye ne deniyordu? faşizm?